10.Sınıf Edebiyat Kitabı Cevapları 2013 Sayfa ( 48 ile 68 )

BÜTÜN SAYFALAR İÇİN TIKLAYINIZ

3.   ÜNİTE              

1. XI – XII. Yüzyıllarda İslamiyet ve Türk Kültürü
1. XI – XII. Yüzyıllarda İslamiyet ve Türk Kültürü
HAZIRLIK
1.    Toplumda meydana gelen inanca bağlı değişiklikler sosyal hayatı bütünüyle etkiler, değiştirir. Uygurlar Mani dinini kabul ettikten sonra yerleşik hayata geçmiş ve savaşçı özelliklerini kaybetmişlerdir. Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra da sosyal hayatlarında birçok değişiklik olmuştur. Sizce İslamiyet öncesi Türk kültürü ile İslamiyet sonrası Türk kültürü arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir? Araştırınız.
İslâmiyet, bu dini kabul eden Türklerin duyuş ve düşünüşünü, dünya görüşünü, yaşayış tarzını değiştirmiştir. Bu dönemde kentlerin ve kentsel yaşamın oluşması sonucunda toplumda tabakalaşma meydana gelmiş, bu da Arap ve Fars kültür lerinin yüzyıllar boyunca beslediği büyük bir zevk ayrılığını doğurmuştur.
Gerçekten kentlerde, medrese ve saray çevresinde oluşan yüksek zümre ede biyatı, gerek dil gerek içerik gerekse ölçü ve biçim bakımından yeni uygarlığın etki sine hızla girmiştir. Halkın edebiyatı ise içerik bakımından değişmekle birlikte dil, ölçü ve biçim yönlerinden eski geleneğine bağlı kalarak gelişmesini sürdür müştür. Böylece Türk edebiyatı, aydınlar için ayrı, halk için ayrı olmak üzere iki kolda gelişme göstermiştir.
Genellikle medrese öğrenimi gören ve İslâmî bilimleri öğrenen yüksek zümre şairleri, Fars edebiyatını örnek almakla birlikte, aynı konu ve temaları, aynı ölçü ve biçimleri kullanarak, kendi üslûplarının damgasını taşıyan klâsik bir edebiyat meydana getirmeyi başarmışlardır. Geçen yıl örneklerini gördüğünüz bu Klâsik Türk Edebiyatı’nı, ileride daha geniş olarak inceleyeceğiz.
İslâmiyet’in Türk edebiyatı üzerindeki etkilerini belirtirken tasavvuf düşüncesine de değinmek gerekir. Bu İslâm mistisizminin özellikle Türk Halk Edebiyatı içinde Dinî – Tasavvufî Türk Edebiyatı diye ayrı bir dal oluşturduğunu, yine geçen yılki derslerinizden biliyorsunuz.
Demek ki İslâmiyet, toplumda bir zevk ayrılığına yol açmakla birlikte, Türk ede biyatının birtakım yeni değerler kazanarak zenginleşmesinde ve böylece çok yön lü bir gelişme göstermesinde etkili olmuştur.

 

2.    Sınıfta dört gruba ayrılarak aşağıdaki etkinlikleri paylaşınız.
a.Köktürk Devleti, alfabesi ve kültürü hakkında araştırma yapınız.
b.Uygur Devleti, alfabesi ve dini hakkında araştırma yapınız.
c.Karahanlı Devleti, alfabesi ve dini hakkında araştırma yapınız.
d.Köktürk, Uygur ve Karahanlı kültürünün birbiriyle etkileşimini araştırınız. Araştırma sonuçlarını sözlü olarak ifade ediniz.

 

3.    Araştırılan konulardan hareketle, Türklerin İslamiyet’in kabulüyle sosyal, siyasi, kültürel ve dil alanlarında gerçekleştirdikleri değişiklikleri belirleyiniz ve bu değişiklileri sınıfta kısa ve özlü biçimde ifade ediniz.

 

İslâm uygarlığının etkisi altına ilk giren Türkler, Türkistan ve Maveraünnehir’de yerleşen Karahanlılar (840-1212) ile İran, Horasan ve Maveraünnehir’de yerleşen Büyük Selçuklular (1040-1207)dı. Bu nedenle ilk İslâmî eserler, Anadolu dışında, Kaşgâr, Buhara, Semerkant gibi kültür merkezlerinin yer aldığı Karahanlı ve Büyük Selçuklu sahalarında, Hakaniye Türkçesinin ürünü olarak ortaya kondu.
Fars edebiyatını örnek alan, onun ölçü ve biçimlerini kullanan bu edebiyat, eski Türk edebiyatından da belirgin izler taşır. Beyit biriminin yanı sıra dörtlüklerin kul lanılması, kullanılan aruz kalıbının da 11’li hece ölçüsüyle uyuşması, bunu apa çık gösterir.
XI. yüzyıldan XII. yüzyıla doğru yabancı etkilerin arttığı görülür. Toplumda ta bakalaşma ve edebiyatta zevk ayrılığı da bu dönemde görülmeye başlar. Kısacası bu dönemin edebî verimlerinde bir geçiş döneminin özellikleri görülür.

İNCELEME

1. Etkinlik
Aşağıdaki metin parçalarını inceleyiniz. Bu metin parçalarından hareketle Türk kültürü ve dilindeki değişimi bularak sınıfta anlatınız.
Aşağıdaki üç metinde üç farklı inanç sisteminin metinleri etkilediğini görüyoruz. Türkler hem yaşamlarını hem de sanatlarını inançlarına göre şekillendirmişlerdir. Bunu eserlerin içeriği ve üslubunda görmekteyiz. Köktürk yazıtlarında Hakan Tanrıya hesap vermek için yaptıklarını taşa vurmuş, Uygur metinlerinde Nirvana’ya ulaşmak amaçlanmış, insanları Nirvana’ya ulaştıracak yollar gösterilmiş, Divan-ı Hikmet adlı metinde ise İslam’ın güzellikleri dile getirilmiştir. Köktürk metinlerinde Türkler herhangi bir milletten etkilenmedikleri için dil saf Türkçedir. Uygur metinlerinde Mani dininin terimleri Türkçeye girmiştir. Divan-ı Hikmet adlı metinde ise Arapça Farsça kelimelerin artık Türk edebiyatını şekillendirmeye başladığını metinlerde kullanılan kelimelerden görmekteyiz.
Köktürk Yazıtları
(Kül Tigin Abidesi- Doğu Yüzü)
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta ikisi arasında insanoğlu kılınmış. İnsanoğlunun üzerine ecda dım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini tutu vermiş, düzenleyi vermiş.
Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapıya kadar kondurmuş. İkisi arasında pek teşkilatsız Köktürk öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruku yine bilgili imiş tabii, cesur imiş tabii. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabii. İli tutup töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefat etmiş.
Orhun Abideleri
Manici Edebiyatta Nazım
Hürmetle eğiliriz
En üstün tanrımız size
Yeryüzündeki canlılar
Yine nirvanada doğsunlar

 

Hürmetkar gönülle eğiliriz;
Bütün yeryüzündeki canlılar

 

Büyük tehlikelerinden kurtulsun,
Nirvananın sükûnunu bulsun.
Karahanlı Edebiyatında Nazım Divan-ı Hikmet’ten
Müslümana karşı şefkatli ve merhametli ol,
Kendin için düşündüklerini Müslüman için de düşün;
Sana cefa edene vefa ile mukabele et;
Ne kadar yıkanırsa yıkansın, kan kan ile temizlenmez.
Ahmet YESEVÎ
ANLAMA VE YORUMLAMA

2. Etkinlik

Aşağıdaki resimlerden hareketle Türklerin kültürel ve sosyal yaşamlarındaki değişikliği sözlü olarak ifade ediniz.
Türkler göçebe bir hayattan artık yerleşik hayata geçmiştir. Göçebe hayatta savaşçılık ve avcılık çok önemliydi. Savaş ve avcılıkta demir çok önemi bir yer tutar. Birinci resim, göçebe yaşamın Türk kültüründeki ve yaşamındaki yerini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. İkinci resimde yerleşik hayata geçilerek artık kalıcı eserler meydana getirildiğini görmekteyiz. Yine bu yapılarda Türklerin sanat ve mimari alanlardaki yeteneklerini de görmekteyiz.

3. Etkinlik

a. “Gök Tanrı inancı, Allah inancı, Şamanizm, Kur’an-ı Kerim, dünya hâkimiyeti, fetih duygusu, Arap alfabesi, Köktürk alfabesi, ölüm sonrası hayat” kavramlarını aşağıdaki uygun bölümlere yazınız.

İslamiyet Öncesi Türk Kültürü

  • Gök Tanrı inancı
  • Şamanizm
  • Dünya hâkimiyeti
  • Köktürk alfabesi

İslamiyet Sonrası Türk Kültürü

  • Allah inancı
  • Kur’an-ı Kerim
  • Fetih duygusu
  • Arap alfabesi
  • Ölüm sonrası hayat

 

b.    Araştırmalarınızdan da faydalanarak İslamiyet öncesi Türk kültürü ile İslam uygarlığı
arasındaki etkileşimi açıklayınız.
Bulundukları coğrafyaya göre bir yaşam tarzı geliştiren eski Türklerin belirli bir kültür düzeyleri vardı. Yiğitlik, mertlik, hoşgörü, cömertlik, konukseverlik gibi yüksek ahlâkî değerleri de içeren bu gelişmiş kültür, Divanü Lûgati’t-Türk’te yer alan pek çok savla birlikte, Göktürk Yazıtları’nda ve Uygur metinlerinde apaçık görülmektedir.
Kısacası, İslâm uygarlığı Türk kültürünü yeni değerlerle zenginleştirdiği gibi Türk ler de bu uygarlığa özellikle hat ve tezhip (yazı ve süsleme) sanatlarıyla mi marlıkta çok büyük katkılar yapmıştır.

 

c.    İslamiyetin kabulü ile Türklerin sosyal, siyasi ve kültürel hayatındaki değişimleri belirtiniz.

 

İslâmiyet, getirdiği inanç sistemi ile Türklerin yaşam tarzını ve hukuk düzenini değiştirmiştir. Ancak, Türkler, bu yeni inanç sistemi ve yaşam tarzı içinde de ulusal kişiliklerini oluşturan yiğitlik, mertlik, at sevgisi ve binicilik, konukseverlik, hoşgörü, sözünü tutma, yöneticilik ve güç işlerin üstesinden gelme gibi üstün niteliklerini korumuşlardır. Halk arasında gelişen eski dil ve edebiyat da yeni de ğerlerle zenginleşerek varlığını sürdürmüştür.

4. ETKİNLİK

a. Aşağıdaki İslamiyet öncesi ve sonrasına ait metinleri dikkatlice okuyunuz. Bu metinleri dil özellikleri bakımından inceleyiniz.

Oğuz Kağan Destanından
Men sinlerge boldum Kağan
Alalınğ yay takı kalkan
Tamga bizge bolsun buyan
Kâk bâri bolsungıl uran
Temür çıdalar bol orman
Av yirde yürüsün kulan
Takı taluy takı müren
Kün tuğ bolgıl kök kurıkan

 

Günümüz Türkçesiyle
Ben sizlere oldum kağan Alalım yay ile kalkan Nişan olsun bize buyan Bozkurt olsun (bize) uran Demir kargı olsun orman Av yerinde yürüsün kulan Daha deniz daha müren Güneş bayrak, gök kurukan

 

Oğuz Kağan Destanı’nın dil özellikleri

 

Devrine göre sade ve anlaşılır bir dil kullanılmış, kullanılan kelimeler yazıldığı dönemin zihniyetine uygun seçilmiş, kelime başlarında “d” sesi yerine “t” sesi  , ol- fiili bol- şeklinde, ben zamiri  “men” şeklinde söylenmesi tercih edilmiştir.
Hikmet’ten
Ol kadirim kudret birlen nazar kıldı
Hurrem bulup yir astıga kirdim mene
Garip bendeng bu dünyadan güzer kıldı
Mahrem bolup yir astıga kirdim mene
Günümüz Türkçesiyle
Benim Allah’ım kudret ile baktı Mesut olup yer altına girdim işte Garip kulun bu dünyadan geçip gitti Sırdaş olup yer altına girdim işte.

Hikmet’in dil özellikleri

Bu metin geçiş dönemi metni olduğu için İslamiyet önceki dönemdeki metinlerin dil özelliklerini az çok taşımaktadır. Arapça kelimelerin eserde kullanıldığını görmekteyiz. “kadir, kudret, nazar, hurrem, garip, dünya, mahrem” bu kelimeler İslam dinini kabul ettikten sonra Türk edebiyatında görülmeye başlanmıştır.
b. Dildeki değişimin nedenlerini açıklayınız.
Dildeki değişimin başlıca nedeni din değişimidir. Aynı zamanda dil canlı bir kurum olduğu için çağa ve kültürü göre her geçen gün kendini yenilemektedir.
DEĞERLENDİRME
a.    Aşağıda boş bırakılan yerlere uygunsözcükler getiriniz.
1.    İlk Türk İslam devleti KARAHANLI devletidir.
2.    Karahanlılar ARAP alfabesini kullanmışlardır.
3.    Köktürk Devleti GÖKTÜRK alfabesini kullanmıştır.

 

b.    Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi Türklerin kullan madığı alfabedir?
A) Latin alfabesi      B) Kril alfabesi C) Arap alfabesi      D) Köktürk alfabesi E) Çin alfabesi
2. Aşağıdakilerden hangisi Türklerin kültürel olarak değişiminde en fazla role sahiptir?
  1. Köktürk alfabesi
  2. Türklerin İslamiyeti kabul etmesi
  3. Uygur Devleti’nin Mani dinini seçmesi
  4. Türklerin Ergenekon’dan çıkışı
  5. Alp Er Tunga’nın ölümü

 

c. Aşağıdaki bilgilerin başına doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
(D) İslami Devir Türk Edebiyatının ilk ürünleri 12. yy. da ortaya çıkar.
(D) İslami Devir Türk Edebiyatının ilk ürünleri genelde didaktiktir.
(Y) Millî nazım birimi olan dörtlük, İslami-yetin kabulünden sonra kullanılmamıştır.

 

 

 

Sayfa 51 ile 68 Arası

2. İslami Dönemde İlk Dil ve Edebiyat Ürünleri (XI-XII. yy.)
Kutadgu Bilig
Atebetü’l-Hakayık
Divan-ı Hikmet
Divanü Lügati’t-Türk
HAZIRLIK
  1. XI-XII. yüzyıllarda Türklerin tarihî, siyasi ve sosyal yapısı hakkında bilgi toplayınız ve bunların özetini çıkarınız.
İslâmiyet, bu dini kabul eden Türklerin duyuş ve düşünüşünü, dünya görüşünü, yaşayış tarzını değiştirmiştir. Bu dönemde kentlerin ve kentsel yaşamın oluşması sonucunda toplumda tabakalaşma meydana gelmiş, bu da Arap ve Fars kültür lerinin yüzyıllar boyunca beslediği büyük bir zevk ayrılığını doğurmuştur.
Gerçekten kentlerde, medrese ve saray çevresinde oluşan yüksek zümre ede biyatı, gerek dil gerek içerik gerekse ölçü ve biçim bakımından yeni uygarlığın etki sine hızla girmiştir. Halkın edebiyatı ise içerik bakımından değişmekle birlikte dil, ölçü ve biçim yönlerinden eski geleneğine bağlı kalarak gelişmesini sürdür müştür. Böylece Türk edebiyatı, aydınlar için ayrı, halk için ayrı olmak üzere iki kolda gelişme göstermiştir.
Genellikle medrese öğrenimi gören ve İslâmî bilimleri öğrenen yüksek zümre şairleri, Fars edebiyatını örnek almakla birlikte, aynı konu ve temaları, aynı ölçü ve biçimleri kullanarak, kendi üslûplarının damgasını taşıyan klâsik bir edebiyat meydana getirmeyi başarmışlardır. Geçen yıl örneklerini gördüğünüz bu Klâsik Türk Edebiyatı’nı, ileride daha geniş olarak inceleyeceğiz.
İslâmiyet’in Türk edebiyatı üzerindeki etkilerini belirtirken tasavvuf düşüncesine de değinmek gerekir. Bu İslâm mistisizminin özellikle Türk Halk Edebiyatı içinde Dinî – Tasavvufî Türk Edebiyatı diye ayrı bir dal oluşturduğunu, yine geçen yılki derslerinizden biliyorsunuz.
Demek ki İslâmiyet, toplumda bir zevk ayrılığına yol açmakla birlikte, Türk ede biyatının birtakım yeni değerler kazanarak zenginleşmesinde ve böylece çok yön lü bir gelişme göstermesinde etkili olmuştur.
  1. Hakaniye Lehçesi ve Karahanlı Türkçesinin özelliklerini ve kullanım alanlarını araştırınız.
Hakaniye (Karahanlı) lehçesi ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar zamanında yazılmış olan eserlerde kullanılan lehçedir. O dönemde ilk İslamî eserler dediğimiz dört önemli eser yazılmıştır (Kutadgu Bilig 1069, Divanü Lügati’t-Türk, Atebetül Hakayık ve Divan-ı Hikmet). Bu eserlerde kullanılan dil Türkçedir (Divanü Lügati’t-Türk’ün kelimelerin anlamlarını açıkladığı bölümleri Arapçadır; diğer bölümler ise tamamen Türkçedir). Türkçenin Hakaniye lehçesi kullanılmıştır bu dört eserde.
      Göktürkler, Göktürk alfabesini ve Göktürk lehçesini ; Uygurlar Uygur alfabesini ve Uygur lehçesini ; Karahanlılar ise Arap alfabesini ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesini kullanmışlardır. Bu üç lehçe arasında az da olsa farklılıklar vardır. Fakat bu farklılıklar çok büyük oranda olmadığı için bu üç devlet zamanında (6. yüzyıl ile 13. yüzyıl arası) konuşulan ve yazılan Türkçeye  “Eski Türkçe” denir. “Eski Türkçe Dönemi”nin son devresi, yani Karahanlılar zamanında ise dediğimiz gibi Karahanlı (Hakaniye) lehçesi kullanılmıştır. Bir süre sonra Türkçenin şiveleri arasındaki farklılık artmaya başladığı için 13. yüzyıldan sonra Türkçe, iki ana kola ayrılmıştır:
 1. Batı Türkçesi: Asıl kaynağı Göktürk lehçesidir. Şu anki Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi, Batı Tükçesi grubuna girer. Göktürk lehçesi yüzyıllar içerisinde gelişip değişerek günümüzde Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi halini almıştır.
 2. Kuzey-Doğu Türkçesi: Asıl kaynağı Uygur ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesidir. Şu anki Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi ve Tatar Türkçesi, Kuzey-Doğu Tükçesi grubuna girer. Uygur ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesi yüzyıllar içerisinde gelişip değişerek günümüzde Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi (Not: Günümüzde Uygurlar hala yaşamakta olup Orta Asya civarında özerk bir devletleri vardır.) ve Tatar Türkçesi halini almıştır.
  1. Mesnevi nazım şeklinin özelliklerini ve Türk edebiyatındaki kullanımını araştırınız.
Sözlük anlamı ikişer ikişer anlamında, iki mısralık nazım birimidir. Mesnevî, aslı Arapça olmasına rağmen Arapçada kullanılmayan bir kelimedir. Edebiyatta her beyti kendi arasında kafiyeli, iki beyitten binlerce beyte kadar uzanan nazım şeklinin adıdır. Beyitlerin ayrı ayrı kafiyeli olması yanında her beytin anlamının kendi içinde tamamlanması ve öteki beyitlere geçmemesi gerekir. Ancak beyit ler arasındaki konu birliğine de dikkat edilir. Mesnevî beyitlerinin kafiyeleri ba ğımsız olduğundan uzun hikâyelerin yazılmasına elverişli bir nazım şeklidir. Destanlar, uzun aşk hikâyeleri, didaktik, dinî ve ahlâkî konular ve ansiklopedik bilgiler veren eserler mesnevî şeklinde yazılmışlardır.
Mesnevî İran edebiyatında doğmuş, buradan Arap ve Türk edebiyatlarına geç miştir. Türkçenin ilk mesnevîsi, Yusuf Has Hâcib(ö.1077)’in Kutadgu Bilig (1069-70) adlı siyâsetnâmesidir. Bu mesnevî 6645 beyitten oluşmaktadır. XIII. asırda Mevlânâ Celaleddin-i Rumî  26.000 beyitlik Mesnevîsi ile Yunus Emre’nin Risaletü’n-Nushiyye adlı mesnevîleri XIII. asrın önemli mesnevîleridir. XIV. asırda ise Ferahnâme (Kemaloğlu), Garibnâme (Âşık Paşa), Mantıku’t-Tayr (Gülşehrî), İskendernâme, Cemşid ü Hurşid (Ahmedî), Yusuf u Züleyha (Şeyyâd Hamza), Hurşidnâme (Şeyhoğlu Mustafa),  Süheyl ü Nevbahar (Mes’ud bin Ahmed) önemli mesnevîlerdir.
  1. Bir milletin dinini değiştirmesi onun edebiyatına ne şekilde yansır?

 

Bir milletin dinini değiştirmesiyle bütün hayatında değişim olur. Bu değişimden edebiyatta nasibini alır. Kullanılan kelimeler, şiirlerin ölçüsü, dinin doğduğu milletin edebiyatı, yaşam tarzı edebiyatta kendini gösterir. Şairler bu yenini dinin kavram ve kelimelerini şiirlerinde kullanırlar.
  1. Türkler İslamiyet’i seçtikten sonra eski kültürlerini tamamen bırakmışlar mıdır? Düşüncelerinizi söyleyiniz.
Tamamen bırakmamışlardır. Çünkü İslamiyet Türklerin İslamiyet öncesi bir çok düşüncesini içinde barındırıyordu. Örneğin savaşçılık, cihan hakimiyeti düşüncesi, misafirperverlik, temizlik… bunlar Türklerin her zaman sahip olduğu kültürel değerlerdir.
  1. Yusuf Has Hâcip, Edip Ahmet Yüknekî, Ahmet Yesevî ve Kaşgarlı Mahmut’un edebî ve fikrî özelliklerini araştırınız.
Yusuf Has Hâcip: Karahanlı ve İslâm devri Türk edebiyatının ilk büyük eseri olan Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâ cib tarafından Balasagun’da yazılmağa başlan mış, 1069-1070’te Kaşgâr’da tamamlanmış. Yusuf, Balasagun’un asil bir ailesine mensup olup 1019 yılı civarında doğmuştur. İyi tahsil gör müş, Arapçayı ve Farsçayı öğrenmiş, bu dillerin edebiyatlarına, zamanının ilim ve hünerlerine vâ kıf olmuştur. Balasagun’da değerini gösterme fır satını bulamayan Yusuf, elli yaşını geçince Kaşgâr’a gelmiş, hükümdara sunduğu ve huzurunda okuduğu Kutadgu Bilig sayesinde “Ulug Has Hâciblik” (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği) makamına getirilmiştir. Bundan sonraki ömrünü devlet hizmetinde geçi ren Yusuf Has Hâcib uzun bir ömür sürdükten sonra vefat etmiştir. Akıllı; ilim, fazilet ve takva sahibi bir zat olduğu için halk içinde çok itibar ve hürmet görmüştür.
Edip Ahmet Yükneki: İslami dönem Türk edebiyatında, yine Karahanlılar sahasında yetişmiş ikinci önemli yazar Edip Ahmed’dir. Yüknek şehrinde doğduğundan Edip Ahmed İbn Yükneki diye de anılmaktadır.Atebetü’l Hakayık, hakikatlerin eşiği manasına gelmektedir. Eser, Dâd Sipehsâlâr Mehmed Beğ adlı bir Türk beyine sunulmuştur. Bütünü gazel şeklinde söylenmiş, 40 beyit ve 101 dörtlük olmak üzere 484 mısra tutarındaki eser, Türk dili, tarihi, edebiyatı araştırmalarında büyük öneme sahiptir. Eserde konu tamamiyle dini ve ahlakidir. Edip Ahmed, öğretici bir vaaz ve nasihat kitabı yazmak istemiş, eserini İslam ahlakçısı hüviyetinde yazmıştır.Eserde, dindarlığın fâziletlerinden, ilmin mutluluğa götüren yol oluşundan, cömertliğin bütün ayıpları, kirleri yıkayan, hatta şeref, şan ve güzellik artırıcı bir tabiat olduğundan, tevazuun iyiliğinden, kibrin ve ihtirasın kötülüğünden bahsedilmiştir.
Ahmet Yesevî:  Ahmet Yesevî, 11. yüzyılın sonlarında Batı Türkistan’ın Sayram (İsfîcab) kasabasında doğdu.  Rivayete göre Ahmet Yesevî 63 yaşına gelin ce Hazreti Peygamber’e olan bağlılığından dolayı bir kuyu kazdırmış ve geri kalan ömrünü bu kuyu nun dibindeki tek kişilik hücrede geçirmiştir. Ahmet Yesevî’nin iyi bir tahsil görmüştür. Arapçayı, Farsçayı ve İslâmî ilimleri iyi öğrenmiştir. Küçük yaşta iken kerametleri yayıl mış, sade bir dille yazılan ve halkın ruhunu okşa yan hikmetleriyle kısa zamanda Türkistan halkı nın, bilhassa göçebe Türklerin gönlünde taht kur muştur. Onun irşatları etrafında teşekkül eden Ye-seviyye tarikati Türkistan’da geniş sahalara yayıl mış, Yesevîlikten doğan birçok tarikat Orta Asya ve Anadolu’da asırlarca Türk halkının manevî cep hesini beslemiştir. Tahta kaşık ve kepçe yontup bunları satarak geçimini sağlayan Ahmet Yesevî’ nin rivayete göre 99.000 müridi vardı ve bunlar dört bir yana dağılarak onun irşatlarını ve hik metlerini her tarafa yayıyorlardı. Onun şöhret ve tesiri, ölümünden sonra daha da kuvvetlenerek devam etmiştir. Yesevî’yi rüyasında gören Temür, kazandığı bir zaferden sonra Yesi’ye gelerek onun kabrini ziyaret eder ve 1396-1397 yıllarında Yesevî için büyük bir türbe inşa ettirir. Daha soma Şibânî Han tarafından tamir ettirilen türbe Türkistan halkı için mukaddes bir ziyaretgâhtır. On binlerce Türkistanlı yılın belli bir ayında türbeyi ziyaret ederek bir hafta müddetle onun etrafında ibadette bulunur, hikmetlerini belli makamlarla söyleyerek zikrederlerdi. Türbenin civarına gömülmek Tür kistan Türkleri için büyük bir bahtiyarlık olduğun dan sağlıklarında oradan toprak alırlardı. Yesevî’ nin türbesi hâlâ ziyaretgâh olarak kullanılmakta ve Türkistan Türklerinin manevî bağlarından biri ni teşkil etmektedir.
Kaşgarlı Mahmut: İlk Türk sözlüğünün yazarı Kaşgârlı Mahmut, Karahanlı hükümdar sülâlesine mensup bir şehzade idi. Babası Hüseyin Çağrı Tigin 1056-1057 yıllarından önce Barsgan Emîri (Arslan ilig’i) idi.  Divanü Lûgati’t-Türk; Türk milletinin yüceli ğini anlatmak, Türk dilinin Arapçadan geri kalma dığını göstermek ve Araplara Türkçeyi öğretmek, böylece o zaman hemen hemen tamamı Türklerce idare edilen Ön Asya’da Arapların Türklerle ko layca münasebet kurmalarını sağlamak için yazıl mıştır. Kaşgârlı Mahmut’a göre Tanrı, Türkleri her milletten üstün yaratmış, yeryüzüne onları hâkim kılmış, hakanları onlardan çıkarmış ve dünya milletlerinin idaresini onların eline vermiş tir. Bunun içindir ki Allah, Türklerle beraber çalışanı aziz eyler, dileğine kavuşturur ve kötüle rin şerrinden korur. Derdini anlatmak ve Türklerin gönlünü kazanmak için de onların dilleriyle konuş maktan başka yol yoktur. Eser, Araplara Türkçeyi öğretmek maksadıy la yazıldığı için Türkçeden Arapçaya bir sözlük olarak düzenlenmiştir. Eserin çeşitli izahları ihtiva eden kısımları Arapçadır. Türkçe kelimelerin ve bunlarla ilgili örneklerin manaları da Arapça ola rak verilmiştir. Yine aynı sebeple, yani Araplara Türkçe öğretmek maksadı güdüldüğünden o za manki Arap lügatçiliği geleneğine uyulmuş ve Türkçe kelimeler, Arapça kelimelerin hususiyet ve vezinlerine göre sıralanmıştır.
7.    Atatürk’ün Türk diline verdiği önemi ve bu konudaki sözlerini araştırınız.

Dil bir milletin iletişimini sağlayan fakat sadece bunula kalmayıp geçmişten gelen birikimleri de geleceğe aktaran kültürden ve tarihten ayrılmaz bir parça ve unsur durumundadır.

Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk dilini ne kadar önemsediği tartışılmaz ve de tüm yurttaşlar tarafından bilinir. Atatürk’ün Türk diline duyduğu sevgiyi ve verdiği önemi anlayabilmek için sarf ettiği şu sözlere bakabiliriz: “Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun yüreğidir, beynidir.”

Aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk dili ile ilgili söylediği muhteşem bir sürü sözü vardır, bunlar araştırıldığında çok rahat görülecektir. Diğer bir yandan baktığımızda Mustafa Kemal’in yaptığı Harf Devrimi Türkçe için büyük bir devrimdir, çünkü bu sayede yazı dili Arapça yazı dilinden kurtularak özgünlük kazanmıştır. Bu Harf Devrimi incelendiğinde, bu devrimden sonra yabancı dilden dilimize geçen sözcüklerde azalma olduğu görülecektir. Ancak bu günümüzde tamamen Türkçe kelimeler kullanıyoruz anlamına gelmemelidir.

Türk Dİl Kurumu, Mustafa Kemal’in isteği ile Türk dilinin bilim alanında araştırılıp özgünleştirilmesi ve milli bir dil haline daha hızlı bürünebilmesi için kurulmuştur. Yine TDK’nin kurulması Türkçe’ye büyük katkı sağlamıştır. Türk dili ile ilgili yapılan büyük çalışmalar (Divanü Lügati’t-Türk, Kutadgu Bilig incelemeleri vb.) O’nun döneminde başlamıştır.

Atatürk vasiyetnamesine tüm mal varlığının Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na bıraklımasını vasiyet etmiştir. Bu da dil ve tarih unsurlarına Mustafa Kemal’in ne kadar önem verdiğinin diğer açık bir göstergesidir.

İNCELEME

  1. Metin: Kutadgu Bilig
  1. Metindeki kültürel farklılaşmaya ait ifadeleri örneklerle açıklayınız.

 

Bu kitap her iki dünyayı tutan bir eldir: bu dizede ahret inancı dile getirilmiştir.
Akıl, kitap, akıbet, aziz gibi kelimeler Arapça kelimelerdir. İlk defa bu eserde kullanılmıştır.
Doğruluk, hizmet, hesap verme gibi kavaramlar İslam dininin Türklere kazandırdığı önemli hususlardır.
  1. Metinden İslamiyet’le ilgili değer, düşünce ve bilgilere örnekler veriniz. Bunlar, yeni değer lerin benimsenmesi midir? Belirtiniz.
“Yabancının kusurunu bağışla, onu yedir ve içir; ey âlim ve hâkim, misafire iyi muamele et. Eş dost edindi, onlara yaklaştı; büyüğe ve küçüğe güler yüz gösterdi.”Ahiret inancı, doğruluk, hesap verme, halka kendini sevdirme gibi ifadeler İslamiyet’in değer ölçülerinden bazılarıdır. Bunlar yeni değerlerin benimsenmesidir. Sanatçı bu değer ölçülerini okuyana kavratmak için gayret göstermiştir.
  1. Metinde kullanılan lehçeyi ve bu lehçenin özelliklerini belirtiniz.

 

    Metinde kullanılan lehçe Hakaniye lehçesidir.    Hakaniye Lehçesi dendiği zaman akla Kaşgarlı Mahmut’un en çok beğendiği, öyle ki “Kaşgar dili”,”Kaşgar Türkçesi” olarak da adlandırılan, bir diğer şekilde “Karahanlı Türkçesi” (Karahanlıca)dilinin devirlerinden biri gelir.
    Kaşgarlı’nın şivelerle karşılaştırılırken “Türkçe” diye adlandırdığı Hakaniye lehçesi, ilk Türk yazı dilidir. Bu yazı dili devresinden gelen eserlerin büyük kısmı Uygur yazısı ile yazılmış olduğundan bu döneme Uygur dönemi, bu yazı diline de Uygurca denilebilir.  Fakat Türkoloji ve Türk dili öğretiminde Türkçenin bu ilk devresi için biz “Eski Türkçe” adlandırmasını yapıyoruz.”Eski Türkçe” dönemini incelerken bu dönemin kapsadığı Hakaniye lehçesini ve özelliklerini de inceleyebiliyoruz… Türkçe’nin ilk devirlerinden olan Eski Türkçe devresi, dilimizin diğer evrelerindeki gelişmelerin kaynağıdır.Kısacası, Türkçemizin bütün şekillerinin kökenine inecek olursak Eski Türkçe dönemini incelemeliyiz.Türkçe’nin ana devresi ve temel yapıları bu dönemde temellenmiştir.
    Eski Türkçe döneminde Köktürk yazısı (6.-8. yy.),Uygur Türklerinin kullandığı Uygur Yazısı (8.-13. yy.) ve Müslüman olan Karahanlı Türklerinin Uygur yazısı ile birlikte Arap yazısını da kullanmaya başladıkları Karahanlıca (10.-13. yy.) dediğimiz birbirine çok yakın ağızlarda olan üç yazı dili meydana gelmiştir.Üç ayrı alfabe kullanılmış olmasına rağmen yazı geleneğimizin izleri üçünde de aynı özellikler gösterir. (Korkmaz,Zeynep)
  1. Metinde kültürel farklılaşmadan söz edilmiş midir? Kültürel özelliklerin dil ve söyleyişe na sıl yansıdığını örnekler vererek açıklayınız
İslam dininin kabulü başlı başına bir kültürel değişmedir. Bu dinin kabulüyle dil ve söyleyişte değişmiş. Sanatçılar bu dinin kelime ve kavramlarını eserlerinde kullanmaya başlamışlardır. Metinde de bu yeni kavaram ve kelimelere sıkça görmekteyiz.
  1. Metnin nazım şeklini ve bağlı olduğu geleneği sözlü olarak ifade ediniz.

 

Metin nazım şekli beyittir. Beyit nazım şekli divan şiiri geleneğine aittir.
  1. Eseri günümüz şartlarına göre düşünerek yorumlayınız.

 

1. Etkinlik
a. Metnin olay örgüsünü sırasıyla aşağıya yazınız.
Ay-Toldı’nın Kül-Toğdı’nın şöhretini işitmesi
Ay-Toldı’nın Kül-Toğdı’nın hizmetine girmeyi istemesi
Ay-Toldı’nın Kül-Toğdı’nın yanına giderken hazırlık yapması
Ay-Toldı’nın hazırlanıp Kül-Toğdı’nın şehrine gitmesi
Ay-Toldı’nın Hükamdarın şehrine varması
Ay-Toldı’nın bir imarethaneye gitmesi
Ay-Toldı’nın eş dost edinmesi
Ay-Toldı’nın Küsemiş ile dostluk kurması
Kesemiş’in Has Hâcip’e gitmesi ve Ay-Toldı’yı anlatması
Hükümdarın Ay-Toldı’yı huzuruna ve hizmetine kabul etmesi
b. Olay örgüsü çevresinde düşüncelerin nasıl ifade edildiğini açıklayınız.
Olay örgüsü çevresinde düşünceler şahısların karşılıklı konuşması şeklinde ifade edilmiştir.
2. Etkinlik
a. Kutadgu Bilig’de kullanılan Hakaniye Türkçesiyle günümüz Türkiye Türkçesinde kullanılan birçok sözcük aynıdır. Ancak bazı sözcükler ses değişikliğine uğrayarak kullanılmaktadır.
“Bilig, til, bol, anıng, togdı, sözlerse, atı” sözcüklerinde meydana gelen ses değişikliklerini dikkate alarak bu sözcükleri aşağıda günümüz Türkçesiyle verilen sözcüklerin karşısına yazınız.
Söylese
    sözlerse
Dil
    til
Bilgi
    bilig
Doğdu
    togdı
Ol
    bol
Adı
    atı
Onun
    anıng

 

b. Araştırmalarınızdan hareketle Hakaniye Lehçesi ve Karahanlı Türkçesinin özelliklerini ve kullanım alanlarını örnek vererek açıklayınız.
3. Etkinlik
a. Kutadgu Bilig’in yazılış amacı ne olabilir? Düşüncelerinizi okuduğunuz metni de dikkate alarak yazınız.
Kitabı yazmasının amacı: okuyana yol göstermesi ve her iki dünyayada da insanı mutlu etmesidir. Yusuf Has Hâcib, kendi devrindeki ideal bir insanda bulunması gereken vasıflar üzerinde durur. Bu insan bütün kötü vasıflardan arınmış ve iyi huylarla bezenmiş bir insandır. Allah’a sıkı sıkı ya bağlı, takva sahibi bir mü’mindir. Zamanının bütün ilim ve hünerlerini öğrenmiş bir âlim ve hâkimdir. Bütün alfabeleri ve dilleri bildiği gibi şiir, edebiyat, matematik tıb, vb ilimlere vâ kıf; okçuluk, avcılık, satranç vb. hünerlere sahip tir. Adaletten ve doğruluktan şaşmaz; ağır başlı ve alçak gönüllüdür. Hırsızlık yapmaz, yalan söy lemez, içki içmez, dedikodu etmez. Son derece cö mert ve iyilikseverdir. Etrafındaki insanlara mer hametli ve insaflı davranır. Âdet ve geleneklere, görgü kurallarına uygun hareket eder.
b. Kutadgu Bilig’de olay, kişi, mekân ve düşünceler birbirinden bağımsız mı yoksa bir düzen içinde mi idealize edilmiştir? Düşüncelerinizi belirtiniz.
Kutadgu Bilig’de olay, kişi, mekân ve düşünceler birbirinden bağımsız olarak verilmemiş bunlar bir plan dâhilinde esere yerleştirilmiştir. Eserdeki kişiler idealize edilmiş tiplerdir. Bu kişilerin temsil ettiği kavramlar İslam dinin en çok üzerinde durduğu kavramlardır. Bu nedenle sanatçı kahramanları idealize tipler haline getirmiştir.
4. Etkinlik
a.    Aşağıdaki metni inceleyiniz. İncelediğiniz metnin sanat metni ve öğretici metin olarak kesin
çizgilerle ayrılıp ayrılmadığını gösteriniz.
Aşağıdaki metin sanat metnidir. Ama didaktiklik yönü ağır basmaktadır. Metin insanı düşünmeye sevk etmektedir. Sanat metinlerinin amacı duygulandırmak, hissettirmek, sezdirmek ve düşündürmektir.
Parlak Bahar Mevsimini ve Büyük Buğra Han’ın Medhini Söyler
Şarktan bahar rüzgârı eserek geldi; dünyayı süslemek için, cennet yolunu açtı. Kâfûr gitti, kara toprak misk ile doldu; dünya kendisini süsleyerek bezenmek istiyor. Bahar rüzgârı eziyetli kışı sürüp götürdü; parlak yaz tekrar saadet yayını kurdu. Kurumuş ağaçlar yeşiller giyindi; tabiat mor, al, yeşil ve kızıl renkler ile süslendi.
Büyük Tavgaç Buğra Han dünyaya hâkim oldu; adı kutlu olsun, Tanrı onu her iki cihanda aziz etsin. Tanrı bütün dileklerini verdi; bundan sonra da Tanrı dâimâ sana arka ve destek olsun. Ey dünyanın süsü, ey ululuğun ziyneti, ey saltanatın nuru, ey dönek huylu saadetin bağını elinde tutan. Devran sana memleket ve taht verdi; Tanrı bu taht ile bahtını daim etsin. Hakan tahta oturunca dünya âsâyiş buldu; bundan dolayı dünya ona şâhâne hediyeler gönderdi.
Yusuf Has Hâcip Kutadgu Bilig
b.    Metnin edebiyat ve kültür tarihimizdeki yerini tartışınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
Metin Türk edebiyatında İslamiyet’in etkisinde yazılan ilk eserdir. Bu eserde İslamiyet’in edebî eserlere ilk olarak nasıl yansıdığını görmekteyiz. Daha önce kullanılmayan kelimeleri içinde barındırması, ilk olarak aruz öcüsünün kullanılması, ilk olarak beyit nazım biriminin kullanılması edebiyat tarihimiz açısından Kutadgu Bilig’i önemli bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.
5. Etkinlik
a.    Yusuf Has Hâcip’in fikrî ve edebî yönü hakkında çıkarımlarda bulununuz. Çıkarımlarınızı aşağıya maddeler hâlinde yazınız.
Şairin fikrî ve edebî yönü:
1. Yusuf, Balasagun’un asil bir ailesine mensup olup 1019 yılı civarında doğmuştur.
2. Arapçayı ve Farsçayı öğrenmiş, bu dillerin edebiyatlarına, zamanının ilim ve hünerlerine vâ kıf olmuştur.
3. Balasagun’da değerini gösterme fır satını bulamayan Yusuf, elli yaşını geçince Kaşgâr’a gelmiş, hükümdara sunduğu ve huzurunda okuduğu Kutadgu Bilig sayesinde “Ulug Has Hâciblik” (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği) makamına getirilmiştir.
     4.  Bundan sonraki ömrünü devlet hizmetinde geçi ren Yusuf Has Hâcib uzun bir ömür sürdükten sonra vefat etmiştir. Akıllı; ilim, fazilet ve takva sahibi bir zat olduğu için halk içinde çok itibar ve hürmet görmüştür.
b.    Eserle yazar arasında nasıl bir bağ olduğunu anlatınız.
Yazar eserine kendi zihniyetini yansıtır. Biz esere bakarak yazın düşünce dünyasını ortaya çıkarabiliriz. Bu yüzden yazar ile eser arasında sağlam bir bağ vardır. Kutadgu Bilig’in yazarının yaşamı ile eseri arasında da kuvvetli bir bağ vardır. Çok dindar bir insan olan Yusuf Has Hâcip eserine de inandığı dinin özelliklerini aktarmıştır.

          

2. Metin: Atebetü’l-Hakayık

 

2. Metin: Atebetü’l-HakayıkİNCELEME

 

Metin İnceleme
Metin İnceleme
  1. Metindeki kültürel farklılaşmaya ait ifadeleri örneklerle açıklayınız.

 

“Kitabımı gören (yahut) işiten (her) kes şahımı dua ile yâd etsin;” “Resul, dünya için, tarladır demiş; Tarlada çalış, çabala ve iyilik ek.” “Bu dünya lezzeti bakî değildir”, “Dünya malı bugün var, yarın yoktur;” ifadeler kültürel farklılaşmayı ortaya koymaktadır.
2.    Metinden İslamiyet’le ilgili değer, düşünce ve bilgilere örnekler veriniz. Bunlar, yeni değerlerin benimsenmesi midir? Belirtiniz.
“Dünya malı bugün var, yarın yoktur; Benim dediğin mal başkalarının kısmetidir. Her dolan azalır, her tam olan eksilir; Her mâmûrluğun sonu harap olmaktır” gibi ifadeler İslamiyet’in değer ölçülerinden bazılarıdır. Bunlar yeni değerlerin benimsenmesidir. Sanatçı bu değer ölçülerini okuyana kavratmak için gayret göstermiştir.
  1. Metinde kullanılan lehçeyi ve bu lehçenin özelliklerini belirtiniz.

 

Metinde kullanılan lehçe Hakaniye lehçesidir. Hakaniye (Karahanlı) lehçesi ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar zamanında yazılmış olan eserlerde kullanılan lehçedir. O dönemde ilk İslamî eserler dediğimiz dört önemli eser yazılmıştır (Kutadgu Bilig 1069, Divanü Lügati’t-Türk, Atebetül Hakayık ve Divan-ı Hikmet). Bu eserlerde kullanılan dil Türkçedir (Divanü Lügati’t-Türk’ün kelimelerin anlamlarını açıkladığı bölümleri Arapçadır; diğer bölümler ise tamamen Türkçedir). Türkçenin Hakaniye lehçesi kullanılmıştır bu dört eserde.
      Göktürkler, Göktürk alfabesini ve Göktürk lehçesini ; Uygurlar Uygur alfabesini ve Uygur lehçesini ; Karahanlılar ise Arap alfabesini ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesini kullanmışlardır. Bu üç lehçe arasında az da olsa farklılıklar vardır. Fakat bu farklılıklar çok büyük oranda olmadığı için bu üç devlet zamanında (6. yüzyıl ile 13. yüzyıl arası) konuşulan ve yazılan Türkçeye  “Eski Türkçe” denir. “Eski Türkçe Dönemi”nin son devresi, yani Karahanlılar zamanında ise dediğimiz gibi Karahanlı (Hakaniye) lehçesi kullanılmıştır. Bir süre sonra Türkçenin şiveleri arasındaki farklılık artmaya başladığı için 13. yüzyıldan sonra Türkçe, iki ana kola ayrılmıştır:
 1. Batı Türkçesi: Asıl kaynağı Göktürk lehçesidir. Şu anki Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi, Batı Tükçesi grubuna girer. Göktürk lehçesi yüzyıllar içerisinde gelişip değişerek günümüzde Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi halini almıştır.
 2. Kuzey-Doğu Türkçesi: Asıl kaynağı Uygur ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesidir. Şu anki Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi ve Tatar Türkçesi, Kuzey-Doğu Tükçesi grubuna girer. Uygur ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesi yüzyıllar içerisinde gelişip değişerek günümüzde Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi (Not: Günümüzde Uygurlar hala yaşamakta olup Orta Asya civarında özerk bir devletleri vardır.) ve Tatar Türkçesi halini almıştır.
4.    Metinde kültürel farklılaşmadan söz edilmiş midir? Kültürel özelliklerin dil ve söyleyişe nasıl yansıdığını örnekler vererek açıklayınız.
İslam dininin kabulü başlı başına bir kültürel değişmedir. Bu dinin kabulüyle dil ve söyleyişte değişmiş. Sanatçılar bu dinin kelime ve kavramlarını eserlerinde kullanmaya başlamışlardır. Metinde de bu yeni kavaram ve kelimelere sıkça görmekteyiz.
  1. Metnin nazım şeklini ve bağlı olduğu geleneği sözlü olarak ifade ediniz.

 

Metnin nazım şekli dörtlüktür. Dörtlük nazım genel olarak şekli halk şiiri geleneğinde kullanılır. Bu şiirde halk şiiri geleneğine göre oluşturulmuştur.
  1. Eseri günümüz şartlarına göre düşünerek yorumlayınız.

 

6. Etkinlik
a. Okuduğunuz beyit ve dörtlüklerden hareketle şiirin yazılış amacını aşağıdaki boş bırakılan yerlere yazınız.

 

“Dad Ispehsalar Bey için bu kitabı yazdım ki, dünyada (onun) adı kalsın; kitabımı gören (yahut) işiten (her) kes şahımı dua ile yâd etsin; gönüller onun sevgisi ile ve dünya onun yâdı ile dolsun; (bizden) sonra gelen insanlar arasında onun hatırası hasretIe anılsın ve yüksek olsun. Gören ve okuyan istifade etsin diye, kitabı nâdir sözler ile süsledim.” İfadeleri eserin yazılış amacını ortaya koymaktadır.
b. Araştırmalarınızdan ve okuduğunuz metinlerden hareketle mesnevi nazım şeklinin özellik lerini ve Türk edebiyatındaki kullanımını örnek vererek açıklayınız.
Sözlük anlamı ikişer ikişer anlamında, iki mısralık nazım birimidir. Mesnevî, aslı Arapça olmasına rağmen Arapçada kullanılmayan bir kelimedir. Edebiyatta her beyti kendi arasında kafiyeli, iki beyitten binlerce beyte kadar uzanan nazım şeklinin adıdır. Beyitlerin ayrı ayrı kafiyeli olması yanında her beytin anlamının kendi içinde tamamlanması ve öteki beyitlere geçmemesi gerekir. Ancak beyit ler arasındaki konu birliğine de dikkat edilir. Mesnevî beyitlerinin kafiyeleri ba ğımsız olduğundan uzun hikâyelerin yazılmasına elverişli bir nazım şeklidir. Destanlar, uzun aşk hikâyeleri, didaktik, dinî ve ahlâkî konular ve ansiklopedik bilgiler veren eserler mesnevî şeklinde yazılmışlardır.
Mesnevî İran edebiyatında doğmuş, buradan Arap ve Türk edebiyatlarına geç miştir. Türkçenin ilk mesnevîsi, Yusuf Has Hâcib(ö.1077)’in Kutadgu Bilig (1069-70) adlı siyâsetnâmesidir. Bu mesnevî 6645 beyitten oluşmaktadır. XIII. asırda Mevlânâ Celaleddin-i Rumî  26.000 beyitlik Mesnevîsi ile Yunus Emre’nin Risaletü’n-Nushiyye adlı mesnevîleri XIII. asrın önemli mesnevîleridir. XIV. asırda ise Ferahnâme (Kemaloğlu), Garibnâme (Âşık Paşa), Mantıku’t-Tayr (Gülşehrî), İskendernâme, Cemşid ü Hurşid (Ahmedî), Yusuf u Züleyha (Şeyyâd Hamza), Hurşidnâme (Şeyhoğlu Mustafa),  Süheyl ü Nevbahar (Mes’ud bin Ahmed) önemli mesnevîlerdir.

 

7. Etkinlik
Aşağıda verilen kelimelerin sizde çağrıştırdığı anlamları kavram haritasına yerleştiriniz.
Dünya: Yaşam, çalışma, imtihan, hazırlık
Hırs: açgözlülük, dünya, mal, cimrilik
8. Etkinlik
a. Aşağıda Atebetü’l-Hakayık’ın özgün metninden alınan kelimeler günümüz anlamlarıyla verilmiştir. Okuduğunuz özgün metni inceleyerek metnin dil ve söyleyiş özelliklerini aşağıdaki boş bırakılan yerlere yazınız.
Köngül    —    Gönül
Kitabımnı    —    Kitabımı
Körgen    —    Gören
Eşitgen    —    İşiten
Anıng    —    Onun
Okıglı    —    Okuyan
Men    —    Ben
Metnin Dil Özellikleri
Metin dili yazıldığı çağa uygun olarak sade ve anlaşılırdır. Yabancı kelimelerde hiç değişim olmadan bu güne kadar gelmiştir. Örneğin kitap, dünya, mal, şah, neva…  Türkçe kelimelerde ise k-g değişimi, t-d değişimi, m-b değişimleri olmuştur. Bu değişimler hakaniye Türkçesinin en önemli özelliğidir.
Metnin Söyleyiş Özellikleri
Metin dörtlükler ve beyitler halinde aruz ölçüsüyle söylenmiştir. Metinde ahenk dörtlüklerle, beyitlerle ve kafiyeyle sağlanmıştır.
b. Metnin dil ve söyleyişinde kültürel farklılaşmanın etkisinin olup olmadığını sözlü olarak ifade ediniz.
Metnin dilinde ve söyleyişinde kültürel farklılaşmanın etkisi olmuştur. Yabancı kelimelerin kullanılması, aruz ölçüsüyle yazılması, beyitlerin kullanılması bunun göstergesidir.

9. Etkinlik

Atebetü’l Hakayık’ın edebiyat ve kültür tarihimizdeki yeri ve değerini aşağıya yazınız.
Atabetül-Hakayık 12. asrın ilk yansında, Edip Ahmet Yükneki tarafından ya zılmış manzum bir ahlak kitabıdır.
Edip Ahmet, 11. asır sonlarıyla 12. asrın ilk yarısında yaşamış; Arapçayı, Farsçayı öğrenmiş; tefsir, hadis gibi İslâmî ilimleri tahsil etmiş; takva sahibi, âlim bir Türk şairidir. Gözleri görme yen bu Karahanlı devri Türk şairi hakkında kaynak larda fazla bilgi yoktur.

 

Atabetül-Hakayık, tıpkı Kutadgu Bilig gibi aruzun “feûlün feûlün feûlün feûl” kalıbıyla yazılmıştır. Eserin başında yer alan Tanrı’nın, peygamberin, dört sahabenin, emîr-i âzam Muhammed Dâd İspehsâlâr Beg’in medhi ve kitabın yazılışı hakkındaki kısımlar be yitler halindedir (80 beyit) ve gazel tarzında kafiyelenmiştir. Asıl eser dörtlükler halindedir ve her dörtlük mânilerde olduğu gibi “a a x a” şeklinde kafiyelenmiştir. Her ikisi de Karahanlı devrine ait olan Atabetü’l-Hakayık ile Kutadgu Bilig’i birbi rinden ayıran en önemli özellik budur. Kutadgu Bilig’in beyitler halinde ve mesnevî tarzında yazıl masına mukabil Atabetü’l-Hakayık dörtlükler ha linde ve mânilerin kafiye düzeninde yazılmıştır. Ancak Kutadgu Bilig’de aralarda zikredilen dört lüklerin hem vezince, hem de kafiye düzeni bakı mından Atabetü’l-Hakayık ile ayniyet göstermesi ilgi çekicidir. Aynı devrin eseri olan Divânü Lûgati’t-Türk’teki dörtlükler ise hem hece vezni ile yazıldıkları için, hem de koşma tarzında kafiyelendirildikleri için farklılık gösterirler.

 

Vezin ve kafiye bakımından Atabetü’l-Haka yık da çok sağlam değildir. İmâleler boldur. Tam ve yarım kafiyeler yanında bazan yakın seslerin de kafiye olarak kullanıldığı, hatta bazan redifle yetinildiği görülür. Mısra başı kafiyesinin izleri Ata bet ül-Hakayık‘da Kutadgu Bilig’den daha güçlü olarak devam eder. Birçok mısralar arka arkaya aynı seslerle başlamakta, bilgi ile ilgili dörtlüklerin çoğunun başında hep b sesi bulunmaktadır.
Atabetü’l-Hakayık, bir ahlâk ve öğüt kitabı olduğu için tamamen hikmet üslûbu ile yazılmış tır. Kutadgu Bilig’deki üslûp çeşitliliği onda görül mez. İki eserin mahiyetçe birbirinden farklı oldu ğunu unutarak birini diğerinden üstün saymak doğru değildir. Kutadgu Bilig’in öğüt veren kısılarıyla Atabetü’l-Hakayık edâ ve üslûp bakımın dan birbirine çok benzemektedir ve biri diğerinden aşağı değildir.

 

10. Etkinlik
Okuduğunuz metinlerden hareketle şairin fikrî ve edebî yönü ile eserle yazar arasındaki ilişki hakkında altı cümle yazınız.
  1. cümle    : Arapçayı, Farsçayı öğrenmiş; tefsir, hadis gibi İslâmî ilimleri tahsil etmiş; takva sahibi, âlim bir Türk şairidir.
  2. cümle    : Şiir diline hakimdir.
  3. cümle    :11. asır sonlarıyla 12. asrın ilk yarısında yaşamıştır.
  4. cümle    : Şiirlerinde din önemli bir yere sahiptir.
  5. cümle    :    Eserinde İslamiyet’in öğretileri anlatmayı amaçlamıştır.
  6. cümle    : Dili devrine göre sadedir. Eserinde Hakaniye lehçesini kullanmıştır.

 

11. Etkinlik
Aşağıdaki kavram haritasını doldurunuz.
Atabetü’l-Hakayı
Önemi: Eserin geçiş döneminde yazılması dili açısından önemlidir. İlk İslami eserlerden olması da kültürel açıdan önemlidir.
Savunulan Düşünceler: Eserde İslam dinin insanlara kazandırdıkları üzerinde durulmuştur.
Konusu: Kitap bir ahlak ve öğüt kitabıdır. Konusu da İslam’ın ahlakıdır.
Nazım Şekli ve Birimi: Eserin nazım birimi genel olarak dörtlüktür.  Nazım şekli ise beyit olan yerlerde mesnevîdir.

         

3. Metin: Divan-ı Hikmet

 

3. Metin: Divan-ı HikmetİNCELEME

 

Metin İnceleme
  1. Metindeki kültürel farklılaşmaya ait ifadeleri örneklerle açıklayınız.
Ah! Hakk’a varmayan gönlüm kırık”, “Başım toprak, cismim toprak, özüm toprak.” “Hakk’a kavuşacağım diyen ruhum özlem içinde, Zemzem olup yer altına girdim işte.” İfadeler Türkler için yeni bir kültürün başlangıcı olan İslamiyet’in getirdiği kültürel farklılaşma  ifadeleridir.
  1. Metinden İslamiyet’le ilgili değer, düşünce ve bilgilere örnekler veriniz. Bunlar, yeni değer lerin benimsenmesi midir? Belirtiniz.
“Yaşam altmış üçe yetti, bir gün yaşamamış gibiyim. Ah! Hakk’a varmayan gönlüm kırık, Yeryüzünde “Sultan’ım” deyip ululanırken, Gamla dolup yer altına girdim işte.” gibi ifadeler İslamiyet’in değer ölçülerinden bazılarıdır. Bunlar yeni değerlerin benimsenmesidir. Sanatçı bu değer ölçülerini okuyana kavratmak için gayret göstermiştir.
  1. Metinde kullanılan lehçeyi ve bu lehçenin özelliklerini belirtiniz.
Metinde kullanılan lehçe Hakaniye lehçesidir. Hakaniye (Karahanlı) lehçesi ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar zamanında yazılmış olan eserlerde kullanılan lehçedir. O dönemde ilk İslamî eserler dediğimiz dört önemli eser yazılmıştır (Kutadgu Bilig 1069, Divanü Lügati’t-Türk, Atebetül Hakayık ve Divan-ı Hikmet). Bu eserlerde kullanılan dil Türkçedir (Divanü Lügati’t-Türk’ün kelimelerin anlamlarını açıkladığı bölümleri Arapçadır; diğer bölümler ise tamamen Türkçedir). Türkçenin Hakaniye lehçesi kullanılmıştır bu dört eserde.
      Göktürkler, Göktürk alfabesini ve Göktürk lehçesini ; Uygurlar Uygur alfabesini ve Uygur lehçesini ; Karahanlılar ise Arap alfabesini ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesini kullanmışlardır. Bu üç lehçe arasında az da olsa farklılıklar vardır. Fakat bu farklılıklar çok büyük oranda olmadığı için bu üç devlet zamanında (6. yüzyıl ile 13. yüzyıl arası) konuşulan ve yazılan Türkçeye  “Eski Türkçe” denir. “Eski Türkçe Dönemi”nin son devresi, yani Karahanlılar zamanında ise dediğimiz gibi Karahanlı (Hakaniye) lehçesi kullanılmıştır. Bir süre sonra Türkçenin şiveleri arasındaki farklılık artmaya başladığı için 13. yüzyıldan sonra Türkçe, iki ana kola ayrılmıştır:
 1. Batı Türkçesi: Asıl kaynağı Göktürk lehçesidir. Şu anki Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi, Batı Tükçesi grubuna girer. Göktürk lehçesi yüzyıllar içerisinde gelişip değişerek günümüzde Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi halini almıştır.
 2. Kuzey-Doğu Türkçesi: Asıl kaynağı Uygur ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesidir. Şu anki Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi ve Tatar Türkçesi, Kuzey-Doğu Tükçesi grubuna girer. Uygur ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesi yüzyıllar içerisinde gelişip değişerek günümüzde Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi (Not: Günümüzde Uygurlar hala yaşamakta olup Orta Asya civarında özerk bir devletleri vardır.) ve Tatar Türkçesi halini almıştır.
  1. Metinde kültürel farklılaşmadan söz edilmiş midir? Kültürel özelliklerin dil ve söyleyişe nasıl yansıdığını örnekler vererek açıklayınız
İslam dininin kabulü başlı başına bir kültürel değişmedir. Bu dinin kabulüyle dil ve söyleyişte değişmiş. Sanatçılar bu dinin kelime ve kavramlarını eserlerinde kullanmaya başlamışlardır. Metinde de bu yeni kavaram ve kelimelere sıkça görmekteyiz.
  1. Metnin nazım şeklini ve bağlı olduğu geleneği sözlü olarak ifade ediniz.
Metnin nazım şekli dörtlüktür. Şiirin hece ile ve dörtlüklerle yazılması halk şiiri geleneğinin özelliğidir.
  1. Eseri günümüz şartlarına göre düşünerek yorumlayınız.

 

12. Etkinlik
Okuduğunuz “Hikmet” adlı şiirlerden hareketle şiirin yazılış amacını aşağıdaki boş bırakılan yerlere yazınız.
Şairin belli bir yaşatan sonra yer altında niçin yaşadığını anlatmak için bu şiirini yazmıştır.
13. Etkinlik
Aşağıdaki kavram haritasını doldurunuz.
Divan-ı Hikmet
Önemi: Eserin geçiş döneminde yazılması dili açısından önemlidir. İlk İslami eserlerden olması da kültürel açıdan önemlidir.
Savunulan Düşünceler: Eserde İslam dinin insanlara kazandırdıkları üzerinde durulmuştur.
Konusu: Kitap bir ahlak ve öğüt kitabıdır. Konusu da İslam’ın ahlakıdır.
Nazım Şekli ve Birimi: Eserin nazım birimi olarak dörtlüktür.  Nazım şekli ise hikmettir.

 

14. Etkinlik
Bu metnin dil ve söyleyiş özelliklerini aşağıya yazınız.
Metnin Dil Özellikleri
Metin dili yazıldığı çağa uygun olarak sade ve anlaşılırdır. Yabancı kelimelerde hiç değişim olmadan bu güne kadar gelmiştir. Örneğin kadir, kudret, nazar, garip, mahrem…  Türkçe kelimelerde ise k-g değişimi, t-d değişimi, m-b değişimleri olmuştur. Bu değişimler hakaniye Türkçesinin en önemli özelliğidir.
Metnin Söyleyiş Özellikleri
Metin dörtlükler halinde hece ölçüsüyle söylenmiştir. Metinde ahenk dörtlüklerle ve kafiyeyle sağlanmıştır.
15.. Etkinlik
a.    Sairin fikrî ve edebî yönünü belirtiniz.
Ahmet Yesevî’nin şiirlerine “hikmet”, şiirleri nin toplandığı kitaplara da Divan-ı Hikmet adı verilir. Ahmet Yesevî’nin şiirlerini Karahanlı Türkçesiyle yazmıştır. Divan-ı Hikmet’lerdeki şiirlerin hepsi de Ahmet Yesevî’ye ait değildir. Halifeleri tarafından yazılmış pek çok şiir ona mal edilmiştir. Ruh, eda ve şekil bakımın dan bu şiirlerin hepsi birbirine benzediğinden han gilerinin Ahmet Yesevî’ye ait olduğunu ayırabil mek de çok güçtür. Bütün bu sonraki tesir ve teda hüllere rağmen hikmetleri dil bakımından değilse bile edebî bakımdan Karahanlı devrine ve 12. yüzyıla ait kabul etmek gerekir.
Ahmet Yesevî, 11. yüzyılın sonlarında Batı Türkistan’ın Sayram (İsfîcab) kasabasında doğdu.
Rivayete göre Ahmet Yesevî 63 yaşına gelin ce Hazreti Peygamber’e olan bağlılığından dolayı bir kuyu kazdırmış ve geri kalan ömrünü bu kuyu nun dibindeki tek kişilik hücrede geçirmiştir.
Ahmet Yesevî’nin iyi bir tahsil görmüştür. Arapçayı, Farsçayı ve İslâmî ilimleri iyi öğrenmiştir. Küçük yaşta iken kerametleri yayıl mış, sade bir dille yazılan ve halkın ruhunu okşa yan hikmetleriyle kısa zamanda Türkistan halkı nın, bilhassa göçebe Türklerin gönlünde taht kur muştur. Onun irşatları etrafında teşekkül eden Ye-seviyye tarikati Türkistan’da geniş sahalara yayıl mış, Yesevîlikten doğan birçok tarikat Orta Asya ve Anadolu’da asırlarca Türk halkının manevî cep hesini beslemiştir. Tahta kaşık ve kepçe yontup bunları satarak geçimini sağlayan Ahmet Yesevî’ nin rivayete göre 99.000 müridi vardı ve bunlar dört bir yana dağılarak onun irşatlarını ve hik metlerini her tarafa yayıyorlardı. Onun şöhret ve tesiri, ölümünden sonra daha da kuvvetlenerek devam etmiştir. Yesevî’yi rüyasında gören Temür, kazandığı bir zaferden sonra Yesi’ye gelerek onun kabrini ziyaret eder ve 1396-1397 yıllarında Yesevî için büyük bir türbe inşa ettirir. Daha soma Şibânî Han tarafından tamir ettirilen türbe Türkistan halkı için mukaddes bir ziyaretgâhtır. On binlerce Türkistanlı yılın belli bir ayında türbeyi ziyaret ederek bir hafta müddetle onun etrafında ibadette bulunur, hikmetlerini belli makamlarla söyleyerek zikrederlerdi. Türbenin civarına gömülmek Tür kistan Türkleri için büyük bir bahtiyarlık olduğun dan sağlıklarında oradan toprak alırlardı. Yesevî’ nin türbesi hâlâ ziyaretgâh olarak kullanılmakta ve Türkistan Türklerinin manevî bağlarından biri ni teşkil etmektedir.
Hikmetler, dînî-tasavvufî şiirlerdir. Çoğu dörtlükler halindedir, koşma tarzında kafiyelenmiş ve hece vezniyle yazılmıştır. Hikmetlerin bir kısmı ise gazel tarzındadır ve aruz vezniyle kaleme alınmıştır. Heceyle yazılmış hikmetlerin vezni 4+4+4= 12’dir. Aruzla yazılan hikmetlerde “fâilâtün fâilâtün fâilün, mefâîlün mefâîlün feûlün, 4 mefâîlün ve mef’ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün” ve zinleri kullanılmıştır. Gazel tarzında kafiyelenmiş bazı hikmetlerde ise 7+7 veya 8+8’lik hece vezni kullanılmıştır. Mesnevî tarzında yazılan münâcat ve nâtın vezni “mefâîlün mefâîlün feûlün”dür. Dörtlüklerle yazılmış hikmetlerde kıt’a sayısı 5 ilâ 28 arasında değişmekte, çoğunlukla 10-12 kıt’alık hikmetler tercih edilmektedir. Gazellerdeki beyit sayısı 5-15 arasındadır. 7 beyitlik gazeller çoğun luktadır.
b.    Eserle yazar arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Yazar eserine kendi zihniyetini yansıtır. Biz esere bakarak yazın düşünce dünyasını ortaya çıkarabiliriz. Bu yüzden yazar ile eser arasında sağlam bir bağ vardır. Divan-ı Hikmet’in yazarının yaşamı ile eseri arasında da kuvvetli bir bağ vardır. Çok dindar bir insan olan Ahmet Yesevî eserine de inandığı dinin özelliklerini aktarmıştır.

 

        

4. Metin: Divanü Lügati’t-Türk

 

4. Metin: Divanü Lügati’t-Türk
Divanü Lügati’t-Türk Önsözü’nden
Esirgeyen, Koruyan Tanrı’nın Adıyla
İmdi, bundan sonra Muhammed oğlu Hüseyin, Hüseyin oğlu Mahmud der ki: “Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu ve onların mülkleri üzerinde göklerin bütün daire döndürmüş bulunduğunu gördüm.
Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne vali kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı; dünya milletlerinin idare yularını onların ellerine verdi; onları herkese üstün eyledi; kendilerini hak üzere kuvvetlendir di. Onlarla birlikte çalışanı, onlardan yana olanı aziz kıldı ve Türkler yüzünden onları her dileklerine eriştirdi; bu kimseleri kötülerin -ayak takımının- şerrinden korudu. Okları dokunmaktan korunabilmek için, aklı olana dü şen şey, bu adamların tuttuğu yolu tutmak oldu. Derdi ni dinletebilmek ve Türklerin gönlünü almak için onların dilleriyle konuşmaktan başka yol yoktur. Bir kimse kendi takımından ayrılıp da onlara sığınacak olursa o takımın korkusundan kurtulur; bu adamla birlikte başkaları da sığınabilir.
And içerek söylüyorum, Buhara’nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar. Peygamber kıya met belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türk lerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada “Türk dilini öğreniniz çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik var dır.” buyurmuştur.
Bu söz (hadis) doğru ise Türk dilini öğrenmek çok gerekli (vacib) bir iş olur; yok, bu söz doğru değilse akıl da bunu emreder.
Ben onların en uz dillisi, en açık anlatanı, akılca en incesi, soyca en köklüsü, en iyi kargı kullananı olduğum hâlde onların şarlarını, çöllerini baştan başa dolaştım. Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma, Kırgız boylarının dillerini, kafiyelerini belleyerek faydalandım; öyle ki bende onlardan her boyun dili, en iyi yolda yerleşmiştir. Ben onları en iyi surette sıralamış, en iyi bir düzenle düzenlemişimdir.
Bana, sonsuz bir ün, bitmez, tükenmez bir azık olsun diye şu kitabımı -Tanrı’ya sığınarak- Divân-ı Lügati’t-Türk
“Türk Dilleri Kamusu” adını vererek yazdım.
Kaşgarlı Mahmud Divanü Lügati’t-Türk Besim ATALAYİNCELEME

 

Metin İnceleme
  1. Metindeki kültürel farklılaşmaya ait ifadeleri örneklerle açıklayınız.
“And içerek söylüyorum, Buhara’nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar. Peygamber kıya met belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türk lerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada “Türk dilini öğreniniz çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik var dır.” buyurmuştur.” İfadeler Türkler için yeni bir kültürün başlangıcı olan İslamiyet’in getirdiği kültürel farklılaşma ifadeleridir.
  1. Metinden İslamiyetle ilgili değer, düşünce ve bilgilere örnekler veriniz. Bunlar, yeni değerlerin benimsenmesi midir? Belirtiniz.
“Bu söz (hadis) doğru ise Türk dilini öğrenmek çok gerekli (vacib) bir iş olur; yok, bu söz doğru değilse akıl da bunu emreder.” “Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne vali kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı; dünya milletlerinin idare yularını onların ellerine verdi; onları herkese üstün eyledi; kendilerini hak üzere kuvvetlendir di. Onlarla birlikte çalışanı, onlardan yana olanı aziz kıldı ve Türkler yüzünden onları her dileklerine eriştirdi; bu kimseleri kötülerin -ayak takımının- şerrinden korudu.” gibi ifadeler İslamiyet’in değer ölçülerinden bazılarıdır. Bunlar yeni değerlerin benimsenmesidir. Sanatçı bu değer ölçülerini okuyana kavratmak için gayret göstermiştir.
  1. Metinde kullanılan lehçeyi ve bu lehçenin özelliklerini belirtiniz.
Metinde kullanılan lehçe Hakaniye lehçesidir. Hakaniye (Karahanlı) lehçesi ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar zamanında yazılmış olan eserlerde kullanılan lehçedir. O dönemde ilk İslamî eserler dediğimiz dört önemli eser yazılmıştır (Kutadgu Bilig 1069, Divanü Lügati’t-Türk, Atebetül Hakayık ve Divan-ı Hikmet). Bu eserlerde kullanılan dil Türkçedir (Divanü Lügati’t-Türk’ün kelimelerin anlamlarını açıkladığı bölümleri Arapçadır; diğer bölümler ise tamamen Türkçedir). Türkçenin Hakaniye lehçesi kullanılmıştır bu dört eserde.
      Göktürkler, Göktürk alfabesini ve Göktürk lehçesini ; Uygurlar Uygur alfabesini ve Uygur lehçesini ; Karahanlılar ise Arap alfabesini ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesini kullanmışlardır. Bu üç lehçe arasında az da olsa farklılıklar vardır. Fakat bu farklılıklar çok büyük oranda olmadığı için bu üç devlet zamanında (6. yüzyıl ile 13. yüzyıl arası) konuşulan ve yazılan Türkçeye  “Eski Türkçe” denir. “Eski Türkçe Dönemi”nin son devresi, yani Karahanlılar zamanında ise dediğimiz gibi Karahanlı (Hakaniye) lehçesi kullanılmıştır. Bir süre sonra Türkçenin şiveleri arasındaki farklılık artmaya başladığı için 13. yüzyıldan sonra Türkçe, iki ana kola ayrılmıştır:
 1. Batı Türkçesi: Asıl kaynağı Göktürk lehçesidir. Şu anki Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi, Batı Tükçesi grubuna girer. Göktürk lehçesi yüzyıllar içerisinde gelişip değişerek günümüzde Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi halini almıştır.
 2. Kuzey-Doğu Türkçesi: Asıl kaynağı Uygur ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesidir. Şu anki Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi ve Tatar Türkçesi, Kuzey-Doğu Tükçesi grubuna girer. Uygur ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesi yüzyıllar içerisinde gelişip değişerek günümüzde Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi (Not: Günümüzde Uygurlar hala yaşamakta olup Orta Asya civarında özerk bir devletleri vardır.) ve Tatar Türkçesi halini almıştır.
  1. Metinde kültürel farklılaşmadan söz edilmiş midir? Kültürel özelliklerin dil ve söyleyişe nasıl yansıdığını örnekler vererek açıklayınız
İslam dininin kabulü başlı başına bir kültürel değişmedir. Bu dinin kabulüyle dil ve söyleyişte değişmiş. Sanatçılar bu dinin kelime ve kavramlarını eserlerinde kullanmaya başlamışlardır. Metinde de bu yeni kavaram ve kelimelere sıkça görmekteyiz.
  1. Eseri günümüz şartlarına göre düşünerek yorumlayınız.
  2. Yazarın fikrî ve edebî yönü hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Karahanlı devri Türk edebiyatının ilk örnekle rini ihtiva eden Divanü Lûgati’t-Türk, Türk dilinin ilk sözlüğüdür. Kaşgârlı Mahmut tarafından 1072-1077 yılları arasında yazılmıştır. Kaşgârlı Mahmut eserini aynı yıl Ebü’l-Kasım Abdullah’a takdim et miştir.
İlk Türk sözlüğünün yazarı Kaşgârlı Mahmut, Karahanlı hükümdar sülâlesine mensup bir şehzade idi. Babası Hüseyin Çağrı Tigin 1056-1057 yıllarından önce Barsgan Emîri (Arslan ilig’i) idi.
Divanü Lûgati’t-Türk; Türk milletinin yüceli ğini anlatmak, Türk dilinin Arapçadan geri kalma dığını göstermek ve Araplara Türkçeyi öğretmek, böylece o zaman hemen hemen tamamı Türklerce idare edilen Ön Asya’da Arapların Türklerle ko layca münasebet kurmalarını sağlamak için yazıl mıştır. Kaşgârlı Mahmut’a göre Tanrı, Türkleri her milletten üstün yaratmış, yeryüzüne onları hâkim kılmış, hakanları onlardan çıkarmış ve dünya milletlerinin idaresini onların eline vermiş tir. Bunun içindir ki Allah, Türklerle beraber çalışanı aziz eyler, dileğine kavuşturur ve kötüle rin şerrinden korur. Derdini anlatmak ve Türklerin gönlünü kazanmak için de onların dilleriyle konuş maktan başka yol yoktur.
Eser, Araplara Türkçeyi öğretmek maksadıy la yazıldığı için Türkçeden Arapçaya bir sözlük olarak düzenlenmiştir. Eserin çeşitli izahları ihtiva eden kısımları Arapçadır. Türkçe kelimelerin ve bunlarla ilgili örneklerin manaları da Arapça ola rak verilmiştir. Yine aynı sebeple, yani Araplara Türkçe öğretmek maksadı güdüldüğünden o za manki Arap lügatçiliği geleneğine uyulmuş ve Türkçe kelimeler, Arapça kelimelerin hususiyet ve vezinlerine göre sıralanmıştır.
Divanü Lûgati’t-Türk her şeyden önce bir Türkçe-Arapça sözlüktür. Fakat Kaşgârlı Mahmut basit bir sözlük yazmak la yetinmemiştir.  O, üstün bir milletin mensubu olduğuna inanan; gönlü Türklük sevgisiyle dolu; zihni, Türk milletinin ve çeşitli Türk boylarının, Türkçenin ve çeşitli kollarının, Türk edebiyatının ve folklorunun, Türk düşüncesinin ve yaşayış tar zının, Türk efsane ve destanlarının, nihayet Türk ülküsünün bilgi ve şuuruyla donanımlı bir Türk milliyetçisi idi. İşte bütün bu duygu, sevgi, bilgi, inanç ve ülkü Kaşgârlının eserine aksetmiş ve Divanü Lûgati’t-Türk’ü basit bir sözlük olmaktan çı kararak, birçok konuda küçük serpintiler halinde de olsa, o zamanki Türklük bilgisinin bir el kitabı haline getirmiştir. Bunun içindir ki Kaşgârlı Mahmut “Türkoloji’nin babası” kabul edilir.
Kaşgârlı Mahmut daha önce Cevahir ün-Nahv fi Lügat it-Türk adıyla Türkçe’nin bir grame rini de yazmıştı. Bu mühim eser ya büsbütün yok olmuş, ya da henüz bulunamamıştır. Ancak Divanü Lûgati’t-Türk ‘ün çeşitli yerlerinde Türkçe nin gramerine ait bilgiler vardır ve bunlar hiç de azımsanacak ölçüde değildir. Gerek kayıp eseri, gerek Divan’daki gramerle ilgili notları dolayısıyla Kaşgârlı Mahmut aynı zamanda ilk Türk gramercisidir. Divan’da çeşitli Türk boylarının ağızları üzerinde de gözleme ve derlemelere dayanan tes-bitler ve mukayeseler vardır.
Türk boyları, ülkeleri, Türklerin âdet ve gelenekleri, çeşitli destan ve efsâneleri hakkında verdiği bilgilerle Kaşgârlı Mahmut çok yönlü bir Türkolog olarak karşımıza çıkar. Kelimeler için verdiği ör nek cümlelerle hem Türklerin o zamanki yaşayış tarzlarına ışık tutar, hem de Türk cümle yapısı üzerinde çalışmaya imkân hazırlar. Hemen hemen bütün kelimeleri örneklendirmekle Kaşgârlı âdeta modern bir sözlükçü gibi çalışmıştır.    Kaşgârlı eserine yaşadığı dönemdeki Türk illerini gösteren bir deharita eklemiştir.
  1. Eser ile yazar arasındaki ilişkiyi belirtiniz.
Yazar eserine kendi zihniyetini yansıtır. Biz esere bakarak yazın düşünce dünyasını ortaya çıkarabiliriz. Bu yüzden yazar ile eser arasında sağlam bir bağ vardır. Divan-ı Lügati’t-Türk’ün yazarının yaşamı ile eseri arasında da kuvvetli bir bağ vardır. Çok dindar bir insan olan Kaşgarlı Mahmut eserine de inandığı dinin özelliklerini aktarmıştır.

 

  1. Araştırmalarınızdan hareketle Atatürk’ün Türk dili hakkındaki görüşlerini ve bu konuda söylediği sözleri açıklayınız.

 

16. Etkinlik
Okuduğunuz metin parçasını da dikkate alarak aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1.    Kaşgarlı Mahmut bu eseri niçin yazmıştır?
Divanü Lûgati’t-Türk; Türk milletinin yüceli ğini anlatmak, Türk dilinin Arapçadan geri kalma dığını göstermek ve Araplara Türkçeyi öğretmek, böylece o zaman hemen hemen tamamı Türklerce idare edilen Ön Asya’da Arapların Türklerle ko layca münasebet kurmalarını sağlamak için yazıl mıştır.
2.    Kaşgarlı Mahmut bu eseri nasıl hazırlamıştır?
Kaşgarlı Mahmut eserini devrindeki bütün Türk illerini dolaşarak hazırlamıştır.

 

3.    Kaşgarlı Mahmut’un bu eseri hazırlamasında kimin hangi sözü etkili olmuştur?
Hz. Peygamberin sözü etkili olmuştur. “And içerek söylüyorum, Buhara’nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar. Peygamber kıya met belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türk lerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada “Türk dilini öğreniniz çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik var dır.” buyurmuştur.”

 

4.    Bu eser Kaşgarlı Mahmut’a ne kazandırmıştır?
Bu eser Kaşgarlı Mahmut’a Has Hâciblik unvanı kazandırmıştır.
5.    Divanü Lügati’t-Türk’ün edebiyatımızdaki yeri ve değerini yazınız.
Divanü Lûgati’t-Türk her şeyden önce bir Türkçe-Arapça sözlüktür. Fakat Kaşgârlı Mahmut basit bir sözlük yazmak la yetinmemiştir.  O, üstün bir milletin mensubu olduğuna inanan; gönlü Türklük sevgisiyle dolu; zihni, Türk milletinin ve çeşitli Türk boylarının, Türkçenin ve çeşitli kollarının, Türk edebiyatının ve folklorunun, Türk düşüncesinin ve yaşayış tar zının, Türk efsane ve destanlarının, nihayet Türk ülküsünün bilgi ve şuuruyla donanımlı bir Türk milliyetçisi idi. İşte bütün bu duygu, sevgi, bilgi, inanç ve ülkü Kaşgârlının eserine aksetmiş ve Divanü Lûgati’t-Türk’ü basit bir sözlük olmaktan çı kararak, birçok konuda küçük serpintiler halinde de olsa, o zamanki Türklük bilgisinin bir el kitabı haline getirmiştir. Bunun içindir ki Kaşgârlı Mahmut “Türkoloji’nin babası” kabul edilir.
6.    Divanü Lügati’t-Türk sayesinde günümüze hangi sözlü edebiyat ürünleri ulaşmıştır?
Divanü Lügati’t-Türk sayesinde İslamiyet öncesinde oluşan sav, sagu, koşuk ve destan türleri günümüze kadar ulaşmıştır.
17. Etkinlik
Kutadgu Bilig, Atebetül-Hakayık, Divanü Lügati’t-Türk adlı metinlerden ve araştırmalarınızdan hareketle dönemin tarihî, siyasi ve sosyal yapısı hakkında çıkarımlarda bulununuz. Yapmış olduğunuz çıkarımları maddeler hâlinde yazınız.
1.  XI. yüzyıldan XII. yüzyıla doğru yabancı etkilerin arttığı görülür.
2. Toplumda ta bakalaşmave edebiyatta zevk ayrılığıda bu dönemde görülmeye başlar. Kısacası bu dönemin edebî verimlerinde bir geçiş döneminin özellikleri görülür.
3. Halk yeni Müslüman olduğu için yazılan eserler İslamiyet’in öğretilmesine yöneliktir.
4. Bu dönemde yazılan eserlerde  Hakaniye Türkçesi kullanılmıştır.
5. İslâmiyet, bu dini kabul eden Türklerin duyuş ve düşünüşünü, dünya görüşünü, yaşayış tarzını değiştirmiştir. Bu dönemde kentlerin ve kentsel yaşamın oluşması sonucunda toplumda tabakalaşma meydana gelmiş, bu da Arap ve Fars kültür lerinin yüzyıllar boyunca beslediği büyük bir zevk ayrılığını doğurmuştur.
6. Genellikle medrese öğrenimi gören ve İslâmî bilimleri öğrenen yüksek zümre şairleri, Fars edebiyatını örnek almakla birlikte, aynı konu ve temaları, aynı ölçü ve biçimleri kullanarak, kendi üslûplarının damgasını taşıyan klâsik bir edebiyat meydana getirmeyi başarmışlardır.
7. İslâmiyet, toplumda bir zevk ayrılığına yol açmakla birlikte, Türk ede biyatının birtakım yeni değerler kazanarak zenginleşmesinde ve böylece çok yön lü bir gelişme göstermesinde etkili olmuştur.

 

ANLAMA VE YORUMLAMA

 

18. Etkinlik
a. Aşağıda Kutadgu Bilig, Atebetü’l-Hakayık, Divan-ı Hikmet ve Divanü Lügati’t-Türk’ten parçalar verilmiştir. Bu metinlerden hareketle İslamiyet ile ilgili değer, düşünce ve bilgileri gösteriniz.
Kutadgu Bilig’de Hz. Peygamberin özellikleri anlatılmaktadır.  Atebetü’l-Hakayık’ta bu dünyanın geçiciliği ve asıl mekanın ahiret olduğu anlatılmaktadır. Divanü Lügati’t-Türk’te ise Hz. Peygamberin hadislerinin önemi üzerinde durulmuştur. Bütün bu kavramlar İslamiyet’in en önemli değerleridir.
Kutadgu Bilig’den
PEYGAMBER ALEYHİ’S-SELÂMIN MEDHİNİ SÖYLER
Esirgeyen Rabb’im halkın en seçkini ve insanların en iyisi olan sevgili Peygamberi gönderdi.
O karanlık gecede halka meşale idi; etrafa ışık saçtı ve seni aydınlattı.
O sana Tanrı tarafından gönderilen davetçi idi; sen bu sayede doğru yola girdin, ey yiğit.
Atasını ve anasını feda etti; tek dileği ümmeti idi, ona yol gösterdi.
Gündüz yemedi, gece yatmadı; Tanrı’dan seni istedi, başka bir şey istemedi.
Bütün kaygusu ümmeti idi; rahat etmek için, onun azaptan kurtulmasını dilerdi.
Ey Tanrı’m, benim gönlümü gözet; kıyamette beni sevgili Peygamber ile birlikte haşret.
Kıyamette dolunay gibi yüzünü göster; ey Tanrı’m, kendisini bana şefaatçı kıl.

 

Atebetü’l- Hakayık’tan
Bu dünya malından yiyecek ve giyecek (kadarını) al;
fazlasını isteme (fazlası) yüklenilecek vebaldir.
Resul, dünya için, tarladır demiş;
tarlada çalış çabala ve iyilik ek.

 

Bu dünya lezzeti baki değildir;
zevk müddeti, yel geçer gibi, geçer;
genç ihtiyarlar ve yeni eskir;
kuvvetli çöker kuvveti gider

 

Divan-ı Hikmet’ten
Eya dostlar, kulak verin dediğime,
ne sebepten altmış üçte girdim yere?
Miraç üstünde hak Mustafa ruhumu gördü,
o sebepten altmış üçte girdim yere.

 

Hak Mustafa Cebrail’den kıldı sual;
bu nasıl ruh, tene girmeden buldu kemal?
Gözü yaşlı, halka yaralı, boyu hilal;
o sebepten altmış üçte girdim yere.

 

Divanü Lügati’t- Türk’ten
İmdi, bundan sonra Muhammed oğlu Hüseyin, Hüseyin oğlu Mahmud der ki: “Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu ve onların mülkleri üzerinde göklerin bütün daire döndürmüş bulunduğunu gördüm.
And içerek söylüyorum, Buhara’nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar. Peygamberler kıyamet belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada “Türk dilini öğreniniz çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır.” buyurmuştur.
b. Bu eserleri yapı, tema, dil ve söyleyiş özellikleri bakımından karşılaştırınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
Kutadgu Bilig beyit, Atebetü’l-Hakayık dörtlük, Divanü Lügati’t-Türk ise nesir şeklinde yazılmıştır. Her üç metinde devrine göre sade bir dille yazılmıştır. İlk iki metin ölçü ve uyaklı bir söyleyişe sahipken, üçüncü metin nesir halindedir.

 

19. Etkinlik
Yukarıdaki metinleri inceleyiniz. İncelediğiniz metinlerin sanat metni ve öğretici metin olarak kesin çizgilerle ayrılıp ayrılmadığını örnekler vererek anlatınız.
Kutadgu Bilig-Sanat metni
Atebetü’l-Hakayık- Sanat metni
Divanü Lügati’t-Türk-Öğretici metin
20. Etkinlik
Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dil-dir.Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır… Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin, kalbidir, zihnidir.
Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî duygusunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginle rindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini yüksek bağımsızlığını koruma sını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Mustafa Kemal ATATÜRK

 

  1. Atatürk’ün yukarıdaki sözlerinden hareketle Türkçenin yaşayan ve zengin bir dil olup olmadığını söyleyiniz.
Diller için fakirlik-zenginlik veya ilkellik-gelişmişlik kavramlarından bahsedilir. Ancak dil, bir imkânlar alanı olarak kendi kendine ne zengin ne fakirdir. Bu sebeple, diller için kullanılan fakirlik-zenginlik kavramları, aslında dilin kendisine ait değildir; dili kullananların düşünme ve görmelerinin, hayat karşısındaki tavırlarının, zihin faaliyetlerinin fakirlik ve zenginliğinin dile yansımasıdır.
Dilleri zenginliği, kelime zenginliği ve şekil zenginliği olmak üzere iki açıdan incelenmektedir.
Kelime zenginliği, müşahhas (somut) veya mücerret (soyut) kelimelerin zenginliği şeklinde kendisini gösterebilir. Mücerret (soyut) kelimelerin zenginliği, dilin ve dili kullananların zihin gelişmişliğini gösterir. Bundan dolayı dillerdeki asıl zenginlik göstergesi, mücerret (soyut) kelimelerdir.
Şekil zenginliği, dilin yeni karşılaştığı varlık ve kavramların (nesnelerin) karşılığı, adı olmak üzere ihtiyaç duyduğu yeni kelime veya sözleri türetebilme yeteneği demektir. Türetme ve yeni kelime yapma dilin dayandığı asıl sermayesi veya hayat kaynağıdır. Şekil zenginliği, kelime türetme ve kelime birleştirme (terkip) olmak üzere iki yönlü imkânlar alanıdır.
Bir dilin kelime ve şekil zenginliği, kavaram zenginliği ve somut-soyut kelime çokluğu, dolayısıyla anlatım rahtlığı ile kendisini gösterir. Sadece kelime sayısının çokluğu zenginlik için yeterli ölçü değildir. Dilde önemli olan, her nesne ve kavram için, hatta bunların ince farkları (nüansları) için ayrı ayrı kelimelerin bulunmasıdır. Bir dilde, bir nesne için birden fazla kelime varsa zenginlik; buna karşılık, bir kelime birden fazla nesnenin karşılığı ise fakirlik söz konusudur.
Dilin zenginleşmesi, yeni nesne ve kavramların veya bunların ince farklılıklarının çoğalması, üretilmesi ile mümkündür. Bilinen nesnelerin veya kavramların karşılığı olan kelimelerin yeni kelimelerle değiştirilmesi, dile bir zenginlik katmaz. Çünkü dil görmek, bulmak ve düşünce üretmekle ve üretilenlere yeni kelimeler, ifadeler bulmakla zenginleşir. Dilde var olan kelimeleri değiştirmek, dilin zenginliğine bir şey katmaz. İmkân yerine olanak, millet yerine ulus, kitap yerine okungaç, gözlük yerine görgeç, istiklâl yerine bağımsızlık, hürriyet yerine özgürlük vs demek sadece dili kullananların zihnindeki yerleşmiş kavramları boşaltmak ve değiştirmektir. Böyle bir uygulama kelimelerin anlam çağrışımlarını kısırlaştırır hatta yok ederek, dilin kültür taşıyıcılığını ve kültürün devamlılığını engeller. Dolayısıyla millî kültüre zarar verir.
Türkçe, yaşayan dillerle karşılaştırıldığında kelime ve kavram zenginliği bakımından pek çok dilden zengindir. Ancak ilim ve teknikte gelişmiş Alman, Fransız, İngiliz dillerine göre ilim, teknik terimleri ve soyut kavramlar bakımından daha az zengindir. Şekil zenginliği bakımından ise, söz konusu dillerden daha yetenekli ve zengindir.
İngilizce dünyanın kelime sayısı bakımından en zengin dili olarak bilinmektedir. Redhouse (1968) sözlüğünde 160 bin kelime vardır. Almanca bazı sözlüklerde, 110-120 bin; Fransızca sözlüklerde de 60- 85 bin civarında kelime bulunmaktadır. Meselâ Fransızca “Dictionnaire Du Français, Hachette Paris, 1987” adlı sözlükte 58 bin kelime bulunmaktadır.
Türkçe sözlüklere gelince, Kaşgarlı Mahmud’un X1. yüzyılda hazırladığı Türkçe’nin ilk ve en eski sözlüğü Divanü Lügati’t Türkte 8.000 civarında kelime vardır. Bu durum çağdaşı dillerle kıyaslandığında herhalde büyük zenginliktir. Türkiye Türkçesi’nin önemli sözlüklerinden olan Şemsettin Sami’nin 1901’de yayımladığı Kamus-ı Türkî adlı sözlüğünde 26.000 kelime bulunmaktadır. Eski Türk Dil Kurumunun 1945’te ilk baskısını yayımladığı Türkçe Sözlükte 15.000 kelime vardır. (Dilimizin tasfiyecilik yoluyla fakirleştirilmesinin en iyi belgesi). Türk Dil Kurumunun, tasfiyecik-uydurmacılık anlayışının en yaygın olduğu dönemde yayımladığı (1977) Türkçe Sözlük’te 27.800 kelime bulunmasına karşılık, Kurum’un yeni yapılanmasından sonra yayımlanan Türkçe Sözlük’ün 1998 baskısında 60 bin madde başı, 15 bin madde içi olmak üzere 75 bin; 2006 baskısında ise, toplam 77.400 söz bulunmaktadır.
Günümüzün sözlükçülerinden Mehmet Doğan’ın hazırladığı Büyük Türkçe Sözlük’ün 1981’de yapılan ilk baskısında 55 bin civarında kelime bulunmaktadır. Büyük Türkçe Sözlük’ ün 2003’te yapılan genişletilmiş 16. baskısında ise 75 bin kelime ve 18 bin deyim terkip bulunduğu belirtilmektedir.
Kısaca Türkçe zannedildiği gibi fakir bir dil değildir. Ancak, bugünün nesilleri, “zengin dilin fakir kullanıcıları” durumuna getirilmiştir. Bunun da tasfiyecilik-uydurmacılıktan Millî Eğitime ve basından küreselleşmeye uzanan çeşitli sebepleri vardır.

 

b.    Millî kültürümüzün korunmasında dilin önemini açıklayınız.

 

Türk Milli Kültürü, Türklerin, tarihi süreç içerisindeki toplumsal yapılarını, dini, iktisadi hayatlarını, edebi kültür, dil ve sanatlarını, düşünce ve ahlak özelliklerini içerisine alan geniş bir konudur. Bu kadar geniş bir konuyu, tüm ayrıntılarıyla ele almak oldukça zor bir iştir. Bu sebeple, yazımızda, Türk Milli Kültür’ünün önemli bir unsuru olarak, Türk Dili üzerinde durulacaktır. Türk Dili’nin tercih edilişinin bir diğer sebebi ise, dilin, bir toplum için, son derece önemli ve etkili bir araç olduğu gerçeğidir. Bize göre, dilini kaybetmiş bir millet, milli benliğini, değerlerini, özünü, daha doğrusu, her şeyini kaybetmiştir. Bir dil, kullanılmazsa ortadan kalkar. Konuşulmayan, yazılmayan bir dilin devam etmesi, kuşaklar boyunca var olması, söz konusu değildir.

Dil, düşünmenin aracıdır. Düşünemeyen insanların fikir üretme gibi bir şansları yoktur. Dil ile düşünme arasındaki bu sıkı bağ, milli hissin oluşmasında da etkilidir. Milli bir his, ancak, o milletin dili ile oluşturulabilir. Şöyle diyelim, İngilizce konuşup, fikirler ortaya koyarak bir Fransız milliyetçiliğinden söz edebilir misiniz? Tabi ki, bu gülünç bir durum olur. Demek ki, dil, bir milletin milli duygularının oluşmasında, bu duyguların geniş kitlelere yayılmasında birinci derecede önemlidir. Her millet, ancak, kendine özgü bir dil ile milli hislerini kuvvetlendirip yayabilir. Bu gerçeği gören büyük önderimiz ATATÜRK, Türk Dili’ne son derece önem vermiş, birçok yabancı kelimenin Türkçe karşılığını aramış, Türkçe’ye hak ettiği değeri göstermiştir. Bugün, matematikte kullandığımız birçok terim ATATÜRK’ün bizzat kendisinin ortaya koyduğu Türkçe kelimelerdir (örneğin; artı, açı, üçgen). Bu konuda ATATÜRK ve ona destek verenlerin yaptıkları tüm çalışmalar, hep bir düşüncenin ürünüdür: Milli bilinci canlandırmak. Milli bilinç, her şeyden önce, dilin ayakta durması, gelişmesi, yabancı kelimelerden arındırılması ile mümkün olabilir. Tabi ki böyle bir milli bilinç sahibi olunabilmesi için de, ortada, bir milletin bulunması gerekir. Atatürkçülükte, milletin tanımında dahi “dil birliği” esastır. Millet, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasi ve toplumsal bir heyettir. Bu sebeple, tüm Atatürkçülerin Türkçe’ye önem vermeleri, bu konuya duyarlı olmaları gerekmektedir.

Tarih bize göstermiştir ki, milli kültürünü kaybeden milletler, daima “güçlü milli duygu”lara sahip olan milletlerin egemenliğine girmişlerdir. Başlangıçta da belirttiğimiz gibi, madem ki dil, milli kültürün ve milli kültür de bağımsızlığın temeli, öyleyse, bize düşen görev, Türkçe’ye gereken önemi vermek; Türkçe konuşmaktan, Türkçe yazmaktan gurur duymaktır. Atatürk dili, milli kurumların en başta geleni sayıyor, milli duygu, düşünce ve yönelişin, milli benlik ve şuurun milli dile bağlı olduğu üzerinde önemle duruyor, uzun vadeli düşünülürse, milli bağımsızlığın, ancak, Türk dili varoldukça, dil bağımsız oldukça mümkün olacağı temelinden yürüyordu. Nasıl olabilir de, Batılılaşmak uğruna güzel Türkçe’den vazgeçilebilir. Böyle bir Batılılaşmayı ne Mustafa Kemal ATATÜRK kabul ederdi, ne de günümüzde herhangi bir Türk vatanseveri kabul edebilir. Türkiye, eğer ki, AB ya da benzeri birtakım örgütlerin içerisinde yer alacaksa, böyle bir durum ancak, Türk Milli Kültürü ‘nün tam anlamıyla korunacağı bir ortamda gerçekleşmelidir.
21.    Etkinlik
Divanü Lügati’t-Türk, Türk kültürüne ait neleri yansıtmaktadır? Düşüncelerinizi belirtiniz.
Türklük biliminin kurucusu olan Kâşgarlı Mahmut’un 1072-1074 yılları arasında kaleme aldığı ve “Türk lehçelerinin sözlüğü” demek olan büyük eseri Dîvânu Lûgati’t-Türk, Türk dili ve edebiyatının ilk örneklerini ihtiva etmesi yanında, ll.yüzyıldaki yüksek Türk kültür ve medeniyetini yansıtması bakımından da Türklüğün temel kitaplarından birisidir.
Bulunuşu, Türklük bilimi için Orhun Yazıtları’ndan sonra ikinci büyük keşif kabul edilen Dîvânu Lûgati’t-Türk’te, Türk tarihine, efsanelerine, coğrafyasına, o günkü Türk toplumunun günlük yaşayışına, âdetlerine, beslenme ve giyecek kültürü ile iktisadî hayatına kadar birçok kıymetli bilgi, çeşitli kelimelere verilen örneklerde ve bunların açıklamalarında ortaya konmuştur. Kâşgarlı, eserinin sunduğu bu zengin malzeme ile karşımıza çok yönlü bir Türkolog olarak çıkmaktadır. Çeşitli cümleler, atasözleri ve şiirler ile beslenen ve yer yer önemli gramer kurallarının da verildiği Dîvân’da, verilen kelimeler çok defa zamanın Türk dünyasında kullanılan mukabilleri ile de karşılaştırılmıştır.
Yaklaşık bin yıl önce kaleme alınan ve Türklüğün “altın kitabı” olma şerefini taşıyan Dîvânu Lûgati’t-Türk’ten, Türk milletinin bin yıl önce bile ne kadar yüksek bir kültür ve medeniyetin sahibi olduğunu da anlıyoruz. Zira, bundan yaklaşık bin yıl önce koynunda “ipek mendil”taşıyan, kırışmış elbiseleri için “ütü” kullanan bir millet, şüphesiz yüksek bir kültür ve medeniyetin temsilcisidir.

 

22.    Etkinlik
a. Aşağıda verilen kavram ve açıklamaları doğru şekilde eşleştiriniz.
Hikmet-Bilgelik
Kudret– Güç, erk, iktidar, Allah’ın ezeli gücü
Hak– Allah’ın isimlerinden biri
b. Hikmet, kudret, hak sözcüklerinin metinlerde kazandığı anlamları açıklayınız.
Hikmet: Doğadaki nesnelerin mahiyetini, asıllarını anlatan bilgi, ahlaki ve öğüt verici sözdür. Edebiyatta, dini-ahlaki konuları işleyen, nasihat eden, atasözleri ve öğütlerle süslü nazma denir. Bu tür şiirler hikemi şiirler diye bilinir.
Kudret :     güç, tâkat; Cenâb-ı Hakkın bütün kâinata hükmeden ezelî ve ebedî kudsî sıfatıdır.
Hak   : Her şeyi hakkıyla yaratan, varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah.

23. Etkinlik
Aşağıdaki kelimelerin eş anlamlılarını bulup eşleştiriniz.
Lügat-Sözlük
Doğu Türkçesi-Hakaniye Türkçesi
Oğuz Türkçesi-Batı Türkçesi
Peygamber-Yalvaç
24. Etkinlik
Karahanlı Türkçesi hangi coğrafyada kullanılmıştır? Anlatınız.
Metin inceleme 3. Soruda cevabı vardır.
DEĞERLENDİRME
a.    Aşağıdaki bilgilerin karşılarına doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
( Y ) Divan-ı Hikmet XV. yy. da yazılmıştır.
( D ) Atebetü’l-Hakayık “Hakikatlerin Eşiği” anlamına gelir.
( Y ) Hikmet Köktürkçeyle yazılmıştır.
( D ) Ahmet Yesevî hikmetleriyle Türk halkına İslamiyeti öğretmiştir.
( Y ) Ahmet Yesevi yetmiş üç (73) yaşında çilehaneye girmiştir.
(  Y) Hikmetler bir güzele yazılan şiirlerden oluşmuştur.
( Y ) Hikmetler sanat kaygısıyla yazılmıştır.
( D ) Hikmetlerin çoğu dörtlükler hâlinde yazılmıştır.
( D ) Hikmetle dinî bilgiler manzum olarak yorumlanmıştır.

 

b.    Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun sözcüklerle tamamlayınız.
KAŞGARLI MAHMUT eserini Türkçe öğretmek için yazmıştır.
AHMET YESEVÎ yetiştirdiği öğrencileriyle Anadolu’nun Türkleşmesinde ve Müslümanlaşmasında büyük rol oynamıştır.

 

c. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1.    Aşağıdakilerden hangisi İslami Türk kültüründe yazılan ilk eserlerden biri değildir?
  1. Divanü Lügati’t-Türk
  2. Atebetü-l Hakayık
  3. Divan-ı Hikmet
  4. Alp Er Tunga Sagusu
E)    Kutadgu Bilig

 

2.    İslamiyet etkisindeki Türk edebiyatının ilk eserlerinden biridir. Kaşgarlı Mahmut tarafından Türkçenin Araplara öğretilmesi düşüncesiyle Arapça olarak yazılmıştır.”
Yukarıda bahsedilen eser aşağıdakilerden hangisidir?
  1. Atebetü’I-Hakayık
  2. Divan-ı Hikmet
  3. Muhakemetü’l-lügateyn
  4. Divanü Lügati’t-Türk
E)    Mesnevî
3.    Aşağıdaki eserlerin hangisi İslamiyet etkisindeki Türk edebiyatı eserlerinden değildir?
  1. Atebetü’I-Hakayık
  2. Divan-ı Hikmet
  3. Kutadgu Bilig
  4. Divanü Lügati’t-Türk
E)    Türeyiş Destanı

 

4.    “Dinî -didaktik özelliğe sahip öğüt ve ahlak kitabıdır. Edip Ahmet Yükneki tarafından yazılmıştır.”
Yukarıda sözü edilen eser aşağıdakiler-den hangisidir?
  1. Divan-ı Hikmet
  2. Atebetü’I-Hakayık
  3. Dede Korkut Kitabı
  4. Kutadgu Bilig
E)    Divanü Lügati’t- Türk

 

5.    Divanü Lügati’t – Türk’le ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
  1. Türk dilinin ilk sözlüğüdür.
  2. Eser, sadece bir sözlük değil aynı zamanda Türk folklorunun ilk kitabıdır.
  3. Eserde yer alan şiirlerin büyük çoğun luğu dörtlüklerden oluşmaktadır.
  4. Eser Türkçenin Farsçadan üstün oldu ğunu ispat için yazılmıştır.
E)    Eser Arapça olarak yazılmıştır.

 

6.    Aşağıdaki eser-yazar eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
  1. Divanü Lügati’t- Türk – Kaşgarlı Mahmut
  2. Kutadgu Bilig – Hacı Bayram-ı Veli
  3. Atebetü’I-Hakayık – Edip Ahmet Yüknekî
  4. Divan-ı Hikmet – Ahmet Yesevî
E)    Mesnevî – Mevlânâ Celaleddin Rumî

 

7.    Aşağıdaki  cümlelerden  hangisi  Edip Ahmet Yüknekî’nin “Atebetü’l-Hakayık” adlı eseri için söylenebilir?
  1. Yazar, eserlerinde süslü ve ağır bir dil kullanmıştır.
  2. Eser, dinî, tasavvufi şiirlerden oluşur.
  3. Eser, dinî, didaktik özelliğe sahip öğüt ve ahlak kitabıdır.
  4. Eserde Arapça ve Farsça kelime kullanıl mamıştır.
E)    Eserlerde genellikle beşerî aşk konuları işlenmiştir.

Kaynak : Blogkafem.net

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir