11.Sınıf Edebiyat Kitabı Cevapları 2012-2013

Burada 11.sınıf edebiyat kitabının bütün cevapları bulunmaktadır.Eksik sayfa bulunuyorsa yorumlarda belirtiniz.

Cevapları işaretlerken konuyu öğrenmenizi tavsiye ederiz.

1.a.)Edebi Eserlerin Toplum Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

Edebi eserlerin sosyal çevre üzerinde etkileri oldukça fazladır…toplumsal bir soruna değinen eser o toplumu harekete geçireceği ve toplumun bir şekilde kendini ifade edebilmesine olanak tanıyacağı için şüphesiz etkisi vardır….buna en basit örneğinden Namık kemal’in ‘vatan yahut siliste’ eserini örnek verebilriz…bu eser o dönemin halkının egemenlik ve bağımsızlık duygularını kamçıladığı için toplum üzerinde bir etki yaratmış Namık kemal bu eserinden sonra halkı kışkırttığı iddiasıyla zindana atılmıştır.

b.)“son osmanlı:yandım ali” filmi de kurtuluş savaşı dönemini anlatıyordu…
filmin dekorusahne replikleriortamın (tabiri caizse)atmosferi tam anlamıyla o anları belirtir….
filmlerbulundukları dönemin şartları itibariyle değerlendirildiklerinde ne kadar muazzam bir özenin eseri olduğu farkedilir…
bu filmdehayali bir kahraman olan”yandım” lakaplı Ali isimli kabadayının başından geçenler anlatılır…
olayosmanlının yıkılmaya yüz tuttuğu dönemi ele almakta…
siyasi anlamda türlü dalaverelin döndüğü bu dönemdeülkesinin bağımsızlığından umudu kesmiş bir hayali kahraman üzerine senaryo yazılmış…
sosyal anlamda filmdeosmanlı figürleri(giyim şekillerişivelerjest ve mimikler)ni yoğun olarak görmek mümkün…
siyasi anlamda daosmanlının fiilen parçalanan bir ülkeden ibaret olduğubunun aslında sadece film gibi göründüğü ama tamamen gerçek olduğu izleyiciye hissettirilmiş…

2.)Verilen eserleredebi eserlerin yazıldıkları dönemi yansıttığını göstermektedir.

SAYFA 9;

İNCELEME

1.) serbest fıkra hatılaraları ve yol ayrımı….
Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki yıllarındaki tek partiden çok partili döneme geçişi anlatıyor
Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurucuları arasında yeralan Ahmet Ağaoğlu Serbest Fırka Hatıralarında yakın dostu Fethi Beyle partinin kuruluş aşamalarını tartışmalarını Gazinin kuruluşa ilişkin çabalarını parti üzerinde yapılan bütün hesapları altüst eden ünlü İzmir Hadiselerini İnönü ve çevresinin oyunlarını TBMMde SCFye yapılan hücumları ve partinin feshini anlatmaktadır…

Yol Ayrımı
Eski Şehir üçlemesinin üçüncü ve son kitabı olan Yol Ayrımında Kurtuluş Savaşının kazanılmasındn sonraki dönem ele alınmaktadır.1930larda devlet güçlerini kendi kişisel çıkarları için kullanmaya yeltenenlerin kendi aralarındaki çekişmeler ve bu durum karşısında gerçek Kuvayi Miliyecilerin kapıldıkları şaşkınlık ve üzüntüler anlatılmaktadır.

(HER İKİ METİN PARÇASINDA DA 1930’LU YILLARDAKİ ÇOK PARTİLİ YAŞAMA GEÇİŞLE BİRLİKTE KURULMASI PLANLANAN SERBEST FIRKA’NIN DOĞUŞU ANLATILMAKTADIR.)

2)Her iki yazarında sosyal ve tarihi şartlardan etkilendiklerini göstermektedir.Aradaki farklılık Serbest Fırka Hatıraları’nın anıYol ayrımı’nın roman türünde yazılmış olmasıdır.

3)Yazarlar da toplumun bir ferdi olarak yaşadıkları dönemdeki olaylardan etkilenirler ve bu da kaçınılmaz olarak eserlerine yansır.Ahmet ağaoğlu yaşadıklarını anı olarak anlatırkenKemal Tahir dönemini edebi ölçütlere göre düzenleyip bir sanat eseri içinde anlatamıştır.
(yazarlar yaşadıkları dönemden etkilenip dönemin sosyal siyasive kültürel zihniyetini yansıtmişlardır)

4)Serbest Fırka Hatıraları adlı metinde işlenen gerçeklik Yol Ayrımı adlı metinde kurmaca gerçeklik biçimine sokularak anlatılmıştır.

5)Demorasi kavramı sosyoloji(sosyoloji:toplumun yapısına toplumsal kurumlar toplumsal ilişkiler sosyal grup kültür ve bu unsurlardan meydana gelen değişme ve gelişmelerdir.)bilim dalına ait bir kavramdır.bu kavram Yol Ayrımı’ndaki kahramanların demokrasi çabaları içindeyeni bir partinin kurulmasımuhalefet fikrinin oluşmasıhürriyet rüzgarlarının daha kuvvetli esmesi için yapılanlarla somutlaştırılmıştır.

6)Verilen şemaya göredönemin siyasi rejiminin parlementer sisteme dayandığı ”parti.muhalefet.başvekilSerbest Fırka”ifadelerinden anlaşılmaktadır.
Sosyal yaşamda ”vapur.balo.gazete”sözcükleriteknik anlamda ise ”telgraf”sözcüğü döneminin zihniyetini gösteren anahtar sözcüklerdir.

Sayfa 10;

ANLAMA YORUMLAMA

1.)EDEBİYATuygu düşüncehayalgözlem ve deneyimlerimizin estetik bir biçimde sözlü ve yazılı olarak anlatılmasına kaynaklık eden güzel sanatların dallarından birisidir.Bu yüzden güzel sanatların diğer dalları gibi sosyal hayatsiyasi hayat ve düşünce hayatıyla iç içedir.Güzel sanatların doğuşu insanların ihtiyaçlarından ve bununla birlikte sayamayacağımız çeşitli sebeplerden dolayıdır.İnsandan dolayı varolan bu kavram yine insanın içinde bulunduğu sosyal ve siyasi hayat ile birlikte düşünce hayatından etkilenir.

2)Serbest Fırka Hatıraları ve Yol Ayrımı adlı metin parçaları anlamlı birimlerin bir araya getirilmesiyle oluşmuş bir yapıya ”demokrasi” temasına sahiptir.
Dil ve anlatım açısından ise döneminde kullanılan bugün kullanımı daralan ya da kullanımından düşen sözcüklerin de yer aldığıkısa cümlelerin bulunduğu yer yer konuşma diline de başvurulan bir anlatıma sahiptir.

SAYFA 11

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

1-) dyd
2-) boşluklara sırasıyla ;
siyasi hayattan
düşünce hayatından
sosyal hayatından
tarihtenkültür ve dinden

3-) Eşleştirmeler :

Kuruluş dizisi: Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi
Yol ayrımı romanı : Cumhuriyet’in ilk yıllaru
Nutuk : Kurtuluş savaşı
Orhun abideleri : Köktürkler dönemi

4-) D

5-) Edebi eserleri daha objektif felsefi eser ve daha bilimseldir.
Vede nesneldir. Felsefi bilimde yapma kaygısı edebi eserde sanatsal yapma kaygısı vardır

Sayfa 12;
1.Etkinlik

Osmanlı devletinde yenileşme dönemi 19 yy�da başlamıştır. yenileşme dönemini hazırlayan en önemli etken Osmanlının girdiği savaşları kaybetmesidir.
Modernizm: kültürel anlamda modernizm 19 yy�da geleneksel anlamdaki edebi sanatsal sosyal organizasyon ve gündeik yaşamın geçerliliğini yitirdiği fikriyle ortaya çıkmıştır.
Modernleşme:Osmanlı devletinde modernleşme 1770-1876 yılları arasında yaklaşık bir asırlık dönemde dönemde Osmanlı devletinin ıslahat olarak adlandırılan düzeltmeleri ve reformları kapsayan dönemdir. 1699-1770 yılları arasında yaklaşıkbir asırlık dönemde Osmanlı devletinin sürekli toprak kaybetmesizayıflaması ve otoritesinin zayıflığı merkezi yönetimi güçlendirmenitelik ve modern teknik donanımasahip bir askeri örgütlenmeyi zorunlu kılmıştır.osmanlı devletinde modernleşmeyi ikiye ayırabiliriz.
1.1770-1830 yılları arasında
2.1830-1876 yılları arasında
Pozitivizm: genel olarak modern bilimi temel alan ona uygun düşen ve batıl inançları metafizik ve dini insanlığın ilerlemesini engelleyen bilim öncesi düşünce tarzları yada formlar olarak gören dünya görüşüdür.

4. Etkinlik

Tanzimat fermanı 3 kasım 1839 da Gülhane parkında padişahdiğer devlet büyükleriulemalonca ve esnaf temsilcileri ve halkın ”Gülhane Hattı Hümayunu” adıyla Mustafa Reşit Paşa tarafından okundu.Bu fermanla Osmanlı devletinde İslam hukuku ve geleneksel kurumların bıraktığı hızlı bir değişim süreci başladı.

SAYFA 13

2.SORU:YENİLEŞME DÖNEMİ HAKKINDA

Yenileşme dönem 17. Yy ın sonundaki Karlofça (1699) antlaşması ile başlamıştır. Ancak 19 yy da hız kazanmıştır. Bu yüzden yenileşme dönemi 19 yy ı kapsamaktadır.

19. yüzyılda siyasi alanda yapılan yenilikler:

-Yönetim merkezi olan babıali güçlendirildi

-Meclis-i ahkam-ı adliye (mahkeme) kuruldu

-Yeni meclisler komisyonlar kuruldu

-Ceza ve ticaretle ilgili yasalar çıkarıldı yabancılarında katıldığı karma ticaret mahkemeleri kuruldu.

-Padişahın yetkileri kısıtlandı yönetim yetkisi meclise verildi.

– Ülke vilayetlere sancaklara kazalara köylere ayrıldı valiler kaymakamlar görevlendirildi.

19. yüzyılda sosyal hayatta yapılan yenilikler

-Posta telgra teşkilatı kuruldu haberleşmede gelişme sağlandı.

-Yeni yollar yapıldı ilk demiryollarının yapımına başlandı.

-Belediyeler kuruldu

-İlk nüfus sayımı yapıldı (askere gidecekleri belirlemek için)

-Kıyafet değişikliği yapıldı devlet memurlarına ceket gömlek fes giyme zorunluluğu getirildi.

-Halk avrupai yaşama özenmeye başladı evlerde yurtdışından mobilyalar ve ev eşyaları kullanılmaya başlandı eğlence şekilleri değişti.

19 yüzyılda askeri alanda yapılan yenilikler

-Yeniçeri ocağı kaldırıldı

-Nizam-ı cedid kuruldu

-Ordunun eğitim şekli değişti.

-Ordu beş ordu şeklinde teşkilatlandırıldı.

-Askerlik süresi beş yıl olarak belirlendi.

-Askere alma işi kura ile yapılmaya başlandı.

19. yüzyılda eğitim alanında yapılan yenilikler

-İlk eğitim bakanlığı kuruldu (meclis-i maarif-i umumiye)

-Rüştiyelerin (ortaokul) sayısı arttırıldı.

-İlk kız rüştiyesi kuruldu

-Rüştiye üzerinde eğitim veren idadilerin ilki kuruldu.

-Robert koleji galatasaray sultanisi duşşafaka adlarında ilk özel okullar açıldı.

-Mektebi mülkiye (siyasal bilimler fakültesi) açıldı.

-Darülfünun (üniversite) kuruldu

-Avrupaya öğrenci gönderilip öğretmenler getirildi.

Yapılan savaşlar ve bu savaşların sonuçları:

Boğazlar sorunu sonucu : Boğazların yönetimi Londra antlaşması ile Osmanlı’da kalacak barış zamanı boğazlar savaş gemilerine kapalı ticaret gemilerine açık olacak.

Kırım savaşası ve sonucu : Rusya ie Paris antlaşması yapıldı.Ruslar karadenize giremeyecek. Osmanlı devleti avrupa devleti sayılacaktı.

Osmanlı ve Rus Savaşı sonucu : Romanyakazdağısırbistan tam bağımsız olacak.Kars batum ardahan ruslara bırakılacak.Teselya ruslara verilecek.Bosna-Hersek geçici olarak avusturyaya bırakılacak..

Sırp isyanı ve sonucu : isyan ruslar tarafından desteklendi.Bükreş antlaşması ile ayrılacak Edirne antlaşması ile iç işlerinde bağımsızlık berlin antlaşması ile tam bağımsızlık verildi..

Yunan isyanı ve sonucu : Edirne antlaşması ile tam bağımsızlık verildi

Mısır sonucu ve sorunu : Mısırın sorunu londra antlaşması ile Mehmed ali paşa’ya ve oğullarına bırakıldı.Mısır’ın dış işlerinde osmanlı devletine bağımlı olmasına ve vergi verilmesine karar verildi.

3.SORU:Yenileşme kavramı var olanın çağın gereksinim ve özelliklerine göre yeniden düzenlenmesidir.

4.SORU:Burada yenilik kavramına en uygun hareket konağı restore ettiripihtiyaca göre eklemeler yapmaktır.Çünkü konağıyıkıp yerine yeni bir bina yapmak yenilik değilköklü bir değişimdir.

SAYFA 15

1. METİN

1.On dokuzuncu asır şiirindeki 913141516172021 ve 22. beyitler ortaçağa özgü dünya görüşünü yansıtmaktadır.diğer beyitlerde ise şairmodern dünyada yaşananları dile getirmiştir.Modern dünyaya ait ifadelerin bulunması Sadullah Paşa’nın döneminin zihniyetinden etkilendiğini göstermektedir.Sadullah paşa ortaçağdan beri süregelen inanışları da bilmekle beraber modern dünyaya da kayıtsız kalmamıştır.
2.Şairtercihini modern dünya görüşünden yana kullanmaktadır.çünkü modern dünya aklı ve deneyi baz alarak bilinmezlere veya yanlış bilinenlere ışık tutmuştur.
3.Verilen beyitler Sadullah paşanın “insan hakları” “eşitlik” ve “basın-yayın””bilimsellik” ile olan ilgisini göstermektedir.
4.Ziya paşanın yakınması Doğu medeniyetinin geri kalmışlığı ve cehaleti ile ilgilidir.Buna rağmen batısürekli gelişmiş ve bilimin öncülüğünde güçlü bir medeniyet kurmaya başlamıştır.Bu durumda hem aydınların hem de toplumun Batı’ya yönelmesine sebep olmuştur.

2.METİN

1.Ziya paşa Osmanlı devletinin İstanbul�un fethiyle başlayan yükselme dönemi ile 19.yüzyıldaki çöküş dönemini karşılaştırmaktadır.bu karşılaştırma ihtişamlı bir devletin nasıl çöküşe gittiğini göstermektedir.
2.—-

1.ETKİNLİK

****Osmanlı devletinde yönetim kurumlarıyla birlikte askeri kurumlarında gerilemesinin en büyük sebebibilim ve teknik alanda meydana gelen değişiklik ve gelişmeleri takip edemeyiştir.bu sebeple çağın gerisine düşmeye başlayan Osmanlı devletinde askeri başarısızlıklar görülmeye başlamıştır.Gerilemenin görüldüğü ilk alan olan askeri alanyeniliklerin de başlangıç merkezi olmuştur.
3.Osmanlı devletindeki yenilikler öncelikle askeri alanda yapılmıştır.
4.Tanzimat fermanı 3 kasım 1839 da “Gülhane Parkı’nda” padişahdiğer devlet büyükleriulemalonca ve esnaf temsilcileri ve Mustafa Reşit paşa tarafından ilan edilmiştir.
5.Tanzimat�ı ortaya çıkaran nedenleri iç ve dış faktörler olarak iki kısma ele alabiliriz.İç faktörler Tanzimat�ın bir sonuç olarak ortaya çıktığı Osmanlı batılaşma hareketlerini anlatırken genel olarak üzerinde durulan hususlardır. Dış faktörler ise cereyan eden hadiselerdir.Osmanlının sahip olduğu üstünlüğünü kaybedip devlet kurum ve kanunlarının asrın ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olmaması devletin maddi ve manevi gücünü kaybetmiş olması bunun sonucunda her sahada yenilgiye uğraması yeniden ve geniş bir ıslahat hareketini zorunlu kılıyordu.

SAYFA 18

ANLAMA YORUMLAMA

1.On dokuzuncu Asır adlı manzuma kaside nazım şeklinin özellikleriyle yazılmış doğu-batı teması üzerine kurulmuşdöneminin Osmanlı Türkçesi dil özelliklerini taşıyan bir eserdir.Osmanlı devletinin gerileme sebepleri adlı metin parçası ise düz yazı şekliyle kaleme alınmış doğu-batı teması üzerine kurulu bir makaledir.Bunlardan hareketle yenileşme döneminin bilimteknikgelişme gibi kavramlarının her iki metinde de ele alındığı görülmektedir.
2.Tablonun içi sırayla;BilimHukukTeknikRönesansReformPovitiz m
3.Osmanlı devletinde modernleşme hareketleri yapılan yenilikler göz önüne alınırsa yönetici sınıf tarafından gerçekleştirilmiştir.Çünkü devletin devamlılığının tehlikeye girdiğinibu sebeple başta askeri alan olmak üzere birçok yenilik yapılması gerektiğini görenler devlet yöneticileri olmuştur.
4.Tanzimat fermanının ilan edilmesinde iç etkenlerin de rolü olmasına karşın dış etkenler çok daha baskındır.
5.Günümüzde sosyalsiyasikültürel alanda çağın gereklerine uygun yenilikler yapılmaktadır.

SAYFA 19

ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1. D D Y

2.Abdülmecit= Tanzimat fermanı
ll.Mahmut=Yeniçeri ocağının kaldırılması
Baron De Tott= Hendesehane

3. cevap : E şıkkı

SAYFA 20

1.ÜNİTE ÖlÇME VE DEĞERLENDİRME
1.cevap: E
2.…..sosyalsiyasi ve tarihi…….
3.burada soru hatalı çünkü edebi eser seçeneklerde verilenlerin tamamıyla ilişkili.
4.Temel sebepbilim ve teknik sayesinde modernleşen batı ordularının osmanlı ordularından üstün hale gelmesidir.

1.ETKİNLİK
***Askeri alanda Nizam-ı Cedid ordusu oluşturuldu. lll. Selim tahttan indirildi.Nizam-ı Cedid ordusu dağıtıldı ve yenilgiyi destekleyen devlet adamları ve kişiler cezalandırıldı.

2.ETKİNLİK
***Devlet yöneticileri tarafından istenmiştir.

3.ETKİNLİK
***İlk Türkçe gazete 1831’de çıkan Takvim-i Vekayi’dir.Tanzimat döneminde çıkan ilk gazete ise Ceride-i Havadistir. Ceride-i Havadis bir meslek gazetesi olan Vekayi-i Tıbbiye izledi.Yeni Türk nesrinin doğmasında en büyük rolü oynayan en önemli görevi yüklenen başlıca gazete ve dergiler:Takvim-i Vekayi(1831)Ceride-i Havadis(1840) gibi resmi gazetelerle Namık kemalin yayınladığı İbret (1871)Hadika(1872)Ali Suvai’nin yönettiği Muhbir(1866)Ahmet Mithat’ın çıkardığı Devir (1872)

4.ETKİNLİK
***Gazete ile birlikte makale fıkra gibi türlerle roman hikaye ve tiyatro gibi türlerde Tanzimat’la birlikte ortaya çıkmıştır.

5.ETKİNLİK
***Surlar içinde İstanbulOsmanlı sosyal yaşamının geleneksel yapısını koruyan ve yaşatan kısacası Türk İstanbul’un canlı bir merkezidir.Beyoğlu ise eskiden beri gayrimüslimlerin zorunlu ikamet yeri olarak Batılı bir yaşamı sürdüren Batı’dan gelen yeniliklerin görüldüğü ilk yer olma özelliğine sahip bir yerdir.

soru 1:nizam-ı cedit ordusu kuruldu.
*giderlerini karşılamak için nizam-ı cedit hazinesi kuruldu.
*tersane ıslah edildi.
*avrupa’nın önemli merkezlerinde sürekli elçilikler açıldı.
*resmi devlet matbaası kuruldu.
*Frasnsızca devletin ilk resmi yabancı dili olarak kabul edildi.
*merkeze bağlı eyaleteler yeniden düzenlendi.

bu yenilikler askerimalikültürel alanları kapsamaktadır
soru 2:can güvenliğiırznamus ve malın korunmasında yenilikler yapılmıştır.
askeri alandan askerlerle ilgili yenilikler yapılmıştır.

soru 3:evet kapsar.yapılan yenilikler birşekilde halkıda etkilemiştir.Fermanın içerdiği yenilikler halkın karşılaştığı sorunlara çözüm yolu getirir.

soru4:Osmanlının aydınları istemektedir.Çünkü Osmanlının Batılı devletlerin gerisinde kaldıklarını düşünüyorlardı.

soru5:Birçok yenilik yapılmış bu yeniliklerin uygulanması zaman almıştır.Halk yeniliklere karşı çıkmıştır.Edebiyat alanında da yapılan yenilikleri halkın içine sindirilmesi gerekiyordu.Bu yüzden geç olmuştur.

sayfa 25 ve 26 cevapları;

soru 1:*ceride-i havadis
*tercüman-ıahval
*tasvir-i efkar
*muhbir
*ibret

soru 2:devletin milletin gelişmesini ve kalkınmasını sağlar.
ilim tüm insanların hizmetine sunulur
halkı bilinçlendir.

soru 3:gazete o devrin en önemli iletişim aracıydı.Bu devirde yapılan yenilikler halk tarafından şüpeyle karşılanmıştır.Halkın aydınlatılmasıdünya ve ülkeden haberler vermek için gazate ihtiyacı duyulmuş ve gazete ortaya çıkmıştır.

soru 4:yeni edebi türler:makaleromantiyatrohi kayeanıtenkit(eleş tiri)türleridir.

gazeteyle ilişkisi:bu türler halkın alışması için gazetelerde yayınlanmıştır.Bu yüzden aralarında ilişki vardır.

soru5:halkı aydınlatmakonlara ders vermek için çıkarıldığını söyleyebiliriz.Ortaya çıkan yeni edebi türler ve fikirler halka ulaştırılır.Halk biliçlenir.

soru 6:evet kurulur.Tanzimat döneminde batıya yçneliş vardır.Bu dönemde yaşayan edebiyatçıların pek çoğu Batı dilini özellikle Fransızcayı çok iyi biliyorlardı.

anlama yorumlama

1:tanzimat döneminde halka faydalı olacak konular işlenmiş.Bu devrin edebiyatçıları haklı bilgilendirmekeğitmek istemişler.Bu nedenle eserlerinde üslüp kaysıgı yoktur.yani bu dönemle ilişkilendirilemez.

soru

2:tanzimat fermanı halka okunmak için yazılmıştır.paragraflar halinde yazılan fermanda ifadeler açık cümleler kısadır.mecaz ve yan anlamalara yer verilmez.

gazetede ise cümleler daha uzundur.mecaz ve yan anlamlar bunlunabilir.Halkı aydınlatmak için yazılır.

soru 3:Abdülmecit ve Abdülaziz batı tarzında giyinmişlerdirdaha modern elbiseleri vardır.Kavuğun yerini feskaftanın yerini ceket almıştır.Geleneksel giyime sahip padişahların sakalları varken batılaşmayı benimsemiş padişahların sadece bıyıkları vardır.

soru 4:televizyon ve internet almıştır.

SAYFA 27 – 28

1-) Boşluk doldurmalar
dyy

2-) gazeteromantiyatro
3-) Eşleştirmeler bu şekilde olacak

1 & 3
2 & 2
3 & 1

4-) E
5-) Askeri alanda yapılmıştır. Öncelikle bu alanda yapılmıştır.

SAYFA 28

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

1-) Halka yönelik uygulamalar vardır kralın yetkileri kısıtlanmıştır.
İkiside yenilikçi ve özgürlükçüdür.

2-) yok

3-) Makalegezi yazısıfıkra çünkü bunlar gazetede kullanılmıştır.

SAYFA 29 – 30

2.ETKINLIK

Şema
Birbiriyle bağlı konular metinde verilmek istenen mesajı ortaya çıkarırlar.

1-) Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi Ana düşüncesi : Gazete
Müsavat Ana düşünce : Kanun önünde eşitlik
2-) Resimmüzik tiyatro
3-) Toplumun yaşayışı ve gerçekliği metni yazan kişiyide etkiler.
Kişi bu metinde yaşananları yazdığı için bu kavramlar ana düşünceyi etkiler.
4-) a.Ali Suavi kanun önünde herkesin eşit olduğunu savunur. Şinasi’de bu gazetenin önemini ve gazatelerin Türkçe yazılması gereksinimi olmasını savunur.
b.Halkı bilinçlendirmek amacıyla.

5-) boşluk doldurma

1.tablo

hükümet >politika gazeteleri
vekiller meclisi >bilim kuvveti
medeni millet >matbaa

2.tablo

eşitlik > hak
kanun > hukuk
islam hukuku > kanunsal haklar
kanun > zengin fakir
6-) Öğretici metinlerdir.
7-) a.Tutarlı hükümler vermiştir bazı kelimeler anlaşılabilir değildir.
b Vardır. Çünkü ortaya çıktığı zaman kullanılan dil metinde kullanılır.
😎 Batı kültüründe gelişen Türkçe tanzimatla geldiği için vardır.
9-) Resmi dil değişse bile kullanılan dilin değiştirilmesi zaman almıştır.

10-) Metin Türleri : Makale
Metinlerin yazıldıkları tarih : 1860
Metnin bağlı olduğu gelenek : Tanzimat edebiyat geleneği yapı şekli divan edebiyatı

11-) Edebiyatta tanzimat edebiyatıyla ortaya çıkan yeni türdür.Önemli bir eserdir ve öğreticidir.

Sayfa 29

2. Etkinlik:
Anlam birliği şu şekilde oluşturulur:
Birtakım heceler bir araya gelerek kelimeleri oluşturur. Bu kelimeler cümleleri cümleler paragrafları paragraflar da verilmek istenen iletiyi meydana getirir. Tercüman-ıAhval ve Musavat metinlerinde paragraflar metinleri meydana getirmiştir.
Sayfanın Devamındaki sorular:
1- Tercüman-ı Ahval Mukaddimesinin ana fikri gazetenin faydalarıdır. Musavat metninin teması ise Eşitliktir. Bu iki tema yenileşme ve Tanzimat dönemlerinde sıklıkla işlenmiş temalardır. Bu devirde avrupadan alınan yeniliklerin ve kavramların halka anlatılması ve benimsetilmesi için yeni yollar aranmıştır. Çeşitli kavramların anlatılması için iletişim araçların kullanılmasının öneminden bahsedilmiştir. Bu durum gösterir ki bu iki metinin teması evrenseldir ve her çağda görülebilir temalardır.
2- Metinlerin anafikirleri günümüzde ki iletişim araçlarıyla anlatacak olsaydım televizyon ve interneti kullanırdım . bu sayede sadece dili değil dilin yanında görselliği de kullanmış olurdum. Ayrıca bu iletişim araçlarını kullanarak istediğim bölgede birçok insana ulaşabilirdim.
3- Her iki metinde Tanzimat döneminde yazılmıştır. Bu dönemde batıdan bolca fikir ve kavram alınmıştır. Bu kavramların halka aktarılması içinde o günün şartlarında en çok kişiye ulaşabilecek iletişim aracı olarak gazete kullanılmıştır. Sonuç olarak o dönemin sosyal yaşantısı gerçeğe yakın olarak edebi metinlerde halka aktarılmıştır.
4- A) Şinasi insanların faydalı fikirlerini gazeteler vasıtasıyla başka insanlara sunabilecğini belirtmektedir. Bununla ilgili olarak çoğunlukta olan Müslüman insanların bu haklarını tam kullanamadığını kendisi de bu hakkın nasıl kullanılacağını anlatmaya çalışmaktadır. Ali Suavi ise eşitlik kavramının ne olduğunu nasıl uygulanacağını anlatmaya çalışmaktadır.
B) bu metinler halka bilgi vermek için yazılmıştır.
C) ulaşamayabilirlerdi. Çünkü roman veya tiyatro daha çok sanat yapmak için yazılan erlerdir. İki yazar ise halka bilgi vermeyi amaçlamışlardır. Bu şekilde ki eserlerde ise dil süslü ve sanatlıdır. Şiirsel bir anlatım görülür. Bu yüzden roman veya tiyatro eserleriyle halka bilgi zor bir olaydır.
5- Kanun à kanuni vazife
Devlet-i Aliyye à kazanılmış hak
Milli Eğitim Bakanlığı Meclisi à Mazbata (tutanak)
Vekiller meclisinde à izin

Musavat isimli metinde:
kanun à her vatandaşın eşit olması
mahkeme à eşit yargılanma
Devlet-i Aliyye à kazanılmış hak
Bu kavram ve ifadeler bize Tanzimat fermanı ile birlikte gelmiştir. Bu kavram ve ifadeler Avrupa devletlerinin oluşturdukları sosyal siyasi dini ve ekonomik yapının bir sonucudur. Osmanlı Devleti�nde bu kavram ve ifadeler ile ilgili Avrupalılar gibi bir düzenleme yapılmamıştır. Bunların Osmanlı Devleti�nde uygulamaya konulması eski ve yeni arasında bir ikiliğin oluşmasına neden olmuştur.
3. Etkinlik:
Terimler:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: kaznılmış hak Devlet-i Aliyye Tanzimat hükümet meclis gazete mazbata
Müsavat:  müsavat kanun İslam hukuku kamusal hak

Kavramlar:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi:  halk vazife adalet
Müsavat:  sınıf adalet ilim fazilet görev şeref zenginlik

Günlük hayatla ilgili kelimeler:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: � menfaat milletler dil fikir hal dili tarife hacet olmak vs.�
Müsavat: � sınıf zümre hamal memur kişi şahıs vs. �

Bütün bu kavram terim ve gün****k kelimeler yazarın topluma iletmek istediği iletinin yapıtaşlarıdır. Bunlar olmadan metnin iletisi okuyucuya sağlıklı bir şekilde ulaşamaz. Yine bu kavram ve terimlere bakarak dönemin zihniyetinin öğretici metinlere nasıl yansıdığını anlayabiliriz.

6- Metinlerde öğretici açıklayıcı ve kanıtlayıcı anlatım kullanılmıştır.
a. Öğretici anlatım:
� Açıklama bilgi verme amacıyla yazılırlar.
� Bu tür metinlerde söz sanatlarına ve süslü anlatımlara yer verilmez.
� Her okuyanda aynı etkiyi uyandırır.
b. Açıklayıcı anlatım
� sorunu ortaya koyan cümlelerle anlatıma başlar.
� Sorunu çözümleyen açıklamalar örnekler ve karşılaştırmalar ile devam eder.
� Özetleyici ve yargı bildiren ifadelerle metin sonlandırılır.
� Bu tür anlatımlarda kesin ve açık ifadeler olması gerekir.
c. Kanıtlayıcı Anlatım:
� İnandırma aydınlatma bir başkasına kendi görüşünü kabul ettirme için yazılırlar.
� Bu anlatım türünde kavram tanımlanır veya açıklanır.
� Okuru etkilemek için bazı kelime öbeği veya cümleler aralıklarla metinde tekrar edilir.
7- Her iki metinde de anlatım açık ve anlaşılabilirdir. Bunun nedeni iki metinin de öğretici metin olmasından kaynaklanır. Misalen: �madem ki bir sosyal toplulukta yaşayan halk bunca kanuni vazifelerle yükümlüdür elbette sözlü ve yazılı olarak kendi vatanının mefaatine dair fikir ileri sürmeyi kazanılmış haklarından sayar.� Diğer metin için: � mesela bir hamal ile bir büyük memurun hukukça kanun önünde eşit tutulması hatta muhakeme bile olunması kısacası en sıradan kişinin hakkının kaybolmamasıdır. Öğretici metin olmasından dolayı anlatım açık ve anlaşılırdır. Yani metnin türü ile anlatım biçimi arasında bağlantı vardır.
8- Tanzimat kazanılmış hak gazete müsavat kanun kamusal hak sınıf hürriyet adalet yenileşme vb.
9- Metinlerde kullanılan dil yaşadığı döneme göre sadedir. Değerlendirme yapacak olursak Naima�nın eserinde birden fazla kelimelerle oluşturulmuş tamlamalar Arapça ve farsça sözcükler görebiliriz. Diğer metinler Naima�nın eserine göre daha sadedir ancak günümüz Türkçesi ile inceleyecek olursak Tanzimat dönemi eserlerini anlamakta güçlük çekebiliriz.
10- Tercüman-ı ahval ve müsavat öğretici metin olup Tanzimat döneminde yazıldığı bariz bir şekilde ortadadır.
11- Gazeteler kültürsanat siyaset günlük yaşam kısaca hayatımızın her alanından bize bilgiler sunan bir kaynaktır. Gazete insanı direkt olarak etkisi altına alan bir iletişim aracıdır. Onun dili sade ve süssüz olduğu için her okuyan metni anlayabilir. Bu sebepten gazetelerin etkisi günümüzde bile inkar edilemez.
12- a) Ali suavi eserinde eşitlik kavramını verdiği örneklerle somutlaştırmıştır. bir hamal ile en üst düzey bir memurun gerektiğinde hukuk önünde muhakame edilebileceğini belirtmesi örnek olarak gösterilebilir.
b) Şinasinin metninde ise hürriyet kavramı gazete çıkarmak isteyenlerin hakkı olduğu ifade edilerek somutlaştırılmıştır.
13- Tercüman-ı Ahval Muk. Tema: hürriyettir. Müsavatta ise tema: eşitliktir.
Benzerlik ve farklılıkları:
� İki temada gazete yazısında ortaya konmuştur.
� Temaları anlatmak için metnin türüne uygun bir dil anlatım kullanılmıştır.
� İki temada Tanzimat döneminde ortaya çıkmıştır.
� Daha önce bu temayla ilgili hiçbir eser yazılmamıştır.
� Tercüman-ı Ahval mukaddimesi gazetenin giriş yazısıdır. Diğeri ise bir makaledir.
14- Yazarlar hakkındaki bilgi internette zaten mevcut.
15- Elde edilen bilgiler ışığında iki yazar hakkında karşılaştırma yapılabilir.

3. Metin

Sayfa 33

teki sorular:
1- Atatürkçü düşüncede çağdaşlaşma uygarlaşma ve batılılaşma kavramları birbirleriyle bağlantılıdır. Çağdaşlaşma ülkenin refaha kavuşması için yapılan etkinliklerin tümüdür. Bu kavramla körü körüne taklit hedeflenemez. Ülkenin ilerlemesi için batılı ülkelerden alınan yenilikler ülkenin değerleriyle birleştirildikten sonra kullanılmalıdır. Bu kavramlar Atatürkçü düşüncede birbirlerinden ayrılamazlar.
2- Metne göre çağdaşlaşma Türk toplumu için vazgeçilmez bir idealdir. Bu idealin dayandığı temel �Büyük davamız en uygar ve en refaha kavuşmuş millet olarak varlığımızı yükseltmektir.� Şeklinde ifade edilmiştir.
3- Tanzimat döneminden itibaren gerçekleştirilen yeniliklerle Atatürk ilke ve inkılapları çağdaşlaşma ve uygarlaşmanın � siyasal sosyal kültürel ve ekonomik yönlerini� kapsadığını söyleyebiliriz.

1- Kafiye redif vs. eklemek uzun sürecek o yüzden bu soruyu size bırakıyorum.
2- Terkibent devrin söyleyiş tarzından çok farklıdır. Şiirin şekli ve dili tamamen eski şiir geleneğiyle ilgilidir. Tanzimat dönemi sanatçıları halkı eğitmek istedikleri için genel olarak halkın anlayacağı kelime ve ifadelere yer verirler. Bu şiirde şair tümüyle süslü ve sanatlı şiir dilini kullanmıştır.
3- Birimler birbirine beyitlerle bağlanmışlardır. Bu birimler bir araya gelerek şiirin temasını oluşturmaktadır. Şiirin bütün beyitlerinde neredeyse birbirine yakın anlamlar işlenmiştir. Sadece şiirin son dizesinde dünyayı anlamanın akılla olmayacağını belirterek tezatlık oluşturulmuştur.
2. Etkinlik:
Ziya Paşa’nın Terkibibenti: Şiirin birimleri beyittir. Kafiye ve redifler vardır. Bu birimler birleşerek temayı ortaya çıkarır.

Terkibibentin Yapısal Özellikleri:
a) bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir.
b) Her bent sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur.
c) Bent sayısı 5-10 arasındadır
d) Genellikle talihten şikayet dini tasavvufi ve felsefi konular işlenmiştir.
Bu yapısal özellikler divan şiirinin ana damarıdır. Yukarıda ki eserlerde bu özellikleri yapılarında barındırmaktadırlar.
4- 9. Beyit hariç diğer beyitler bir şekilde sosyal yapı ve tarihi değerler ile ilişkilidir.
5- Tema: bu dünyanın insanları sınamak için yaratılmış olduğu ve akılla bu dünyanın tam anlamıyla kavranamayacağıdır. Şiirin yazıldığı dönemde bazı şairler iki arada bir derede kalmışlardır. Eski ile yeni çatışması içine düşmüşlerdir. Bu yüzden bazı şairler hak adalet hürriyet gibi kavramlar üzerine şiir yazarken bazıları da bu şekilde felsefi konularda şiirler yazarak eski geleneği devam ettirmeye çalışmışlardır.
6- Ziya Paşa terkibibentinde tasavvufi bir konuyu işlemiştir. Bu dünyanın insanı sınamak için yaratıldığını ve insanın sadece kalbiyle anlayabileceğini belirtmiştir. Bağdatlı Ruhi ise aşk temasını işlemiştir. Bu yüzden iki eser arasında büyük farklılıklar vardır.
7- Ziya Paşanın terkibibentinin teması günümüzde de geçerli olabilir. Şair aklı kullanarak bu dünyanın anlaşılamayacağını belirtmiştir. Bu kuram günümüzde de geçerlidir. Akıl bazı şeyleri kavrayabilir. Bu yüzden akıl günümüzde ne kadar önemli görünse de kalple birleşmeden pek bir anlam ifade etmez.
8- ilk beyitte insanların birbirlerini kıskanmalarından bahsedilmiştir. Cahil insanlar yarasaya benzetilmiş ve bu kişilerin bilgili ve olgun kişileri kıskandıkları söylenmiştir. Akıllı insanlar ise ışığa benzetilerek bu kişilerin çevrelerini aydınlattıkları belirtilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devletinde cahil insanlar önemli yerleri işgal ettikleri için yazar devlet büyüklerine atıfta bulunmuştur. İkinci beyitte akıl iyi ile kötüyü tartan bir teraziye benzetilmiştir. Beyin şeklen de vücudun en ufak organlarından olmasına rağmen yaptığı iş boyutuyla tamamıyla ters orantılıdır. İnsan dünyayı aklıyla kavrar o olmadan ceza ve mükafat sisteminin tamamen dışında kalır şair dünyayı anlamanın ne kadar zor olduğunu belirtmek için anlamı terazide tartılamayacak kadar ağır bir varlık gibi düşünerek somutlaştırmıştır. İnsan dünyayı akılla kavramaya çalışırken bile dünyanın kavranamayacağını anlatarak beyitin anlamını tasavvufi yoruma açık hale getirmiştir.
3.Etkinlik: Ziya Paşanın metni tasavvufi ve felsefi bir anlama sahiptir Bağdatlı ruhinin metni daha çok aşk konusuyla ilgilidir.
� İki metinde de kafiye redif söz sanatları gibi ahenk unsurları görülmektedir.
� İki metnin de nazım birimleri aynıdır
� İki metinde devrin zihniyetini yansıtan ifadelere rastlanılmaktadır.
o 2. Grup Sadullah paşanın manzumesi zihniyet bakımından bu metinlerden çok farklıdır.
Bu manzume batı zihniyetinin değerlerini yüceltmek eskinin düşünce sisteminin çarpıklıklarını ortaya çıkarmak için yazılmıştır.
Diğer metinler eskiyi eskinin dünya ve aşk anlayışlarını yansıtmaktadır.
Ziya Paşa dünyanın gidişatıyla ilgili kötümser Sadullah Paşa iyimserdir.
9- Ziya Paşanın terkibibenti hayatın muammasını tezadını ortaya koyar. Şair dünyayı anlamak için kendince bir sürü yorum yapar onun bu yorumları kendisini rahata ulaştırmaz. Şair dünyanın bu kötü durumu karşısında şaşkın bir halde değer verdiği aklında işe yaramayacağını fark ederek varlıkları inceleyen ona hayret eden bir aciziyette kendini konumlkandırmıştır.
10- Ziya paşa hakkında gerekli olan bilgi internet ortamında zaten mevcuttur.

Sayfa :35

1.Etkinlik:
Tanzimat Edebiyatında genellikle Kaside nazım biçimi kullanılmıştır. Kasidenin özellikleri:
– Klasik Türk Edebiyatı nazım biçimidir.
– Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılırlar.
– Aruz ölçüsüyle yazılır.
– Nazım birimi beyittir.
– En az 31 en fazla 99 beyitten oluşur.
– Altı bölümden oluşur.
– Kafiye düzeni: aa ba ca şeklindedir.

2.Etkinlik:
17. ve 18. Yüzyıllarda Avrupada sanat felsefe ve siyaset alanında devrimci gelişmelere yol açan düşünce akımıdır.
Aydınlanma insanın kendi aklı ve deneyimleri ile geleneksel görüşler ve ön yargılardan kurtulmak ve akla dayanarak dünyayı kavramak düzenlemeye çalışmaktır. Bu anlamda Aydınlanma Çağı insan aklının bağımsız olması gerektiği düşüncesine dayanır. Öyleyse benimsenmesi gereken tavır inanmak değil bilmek olmalıdır.
Bu genel belirlemeden anlaşıldığı üzere burada sorgulanmak istenen insan varlığının anlamı ve bu Dünya’daki yeridir. Nitekim Aydınlanma’nın gelenekselleşmiş bir tanımını veren Kant’a göre Aydınlanma insanın kendi kusurları sonucu düşmüş olduğu olumsuz durumdan yine kendi aklını kullanmak suretiyle çıkma çabasıdır. Gerçekte insan içinde bulunduğu olumsuz duruma aklın kendisi yüzünden değil ama onu gerektiği gibi kullanmayı bilmemesi yüzünden düşmüştür. Bu yönüyle Aydınlanma’nın Ortaçağ düşüncesine ve yaşam anlayışına karşıt bir dünya görüşü olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Aydınlanma’nın temel özelliklerinden birisi de doğa ile akıl arasında bir uygunluk olduğunu ve akılsal yapıda olan bu doğayı aklın rahatlıkla kavrayabileceğidir.
a. Doğa ve Bilgi Felsefesi
Bu dönemde bilginin doğasına ilişkin tartışmalar yoğunlaşmış ve Tümevarım Yöntemi Hume tarafından sorgulanmıştır. Fransız ansiklopedistlerinden D’Alembert ve Diderot gibi araştırmacılar Rönesans’tan bu yana üretilen yeni bilimsel bilgi birikimini Ansiklopedi adlı yapıtta bir araya getirmeye çalışmışlardır.
b. Matematik
Bu dönemde Euler ve Lagrange integral ve diferansiyel hesabına ilişkin on yedinci yüzyılda başlayan çalışmaları sürdürmüş ve bu çalışmaların gök mekaniğine uygulanması sonucunda fizik ve astronomi alanlarında büyük bir atılım gerçekleştirilmiştir. Mesela Lagrange Üç Cisim Problemi’nin ilk özel çözümlerini vermiştir.
Leonardo da Vinci
Rönesans’ın habercilerinin başında gelen Leonardo da Vinci (1452-1519) sistematik bir eğitim görmemiş olmasına karşın bilgi dağarcığını iyi geliştirmiş ve bilim ve teknolojiye önemli katkılarda bulunmuş ansiklopedik nitelikte bir bilim adamıdır. Leonardo öncelikle bir ressam olarak ad yapmıştır; onun muhteşem yapıtları bazı kiliselerin duvarlarını; günümüzdeki önemli müzeleri süslemektedir. Ancak resim çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için bir seri anatomi ve perspektif çalışmaları yapmak ihtiyacını hissetmiştir. Bu çalışmalardan perspektifle ilgili olanını Leon Battista Alberti ve Pietro della Francesco gibi devrinin matematikçileriyle birlikte yürütmüştür. Bunlardan Francesco matematiğin yanı sıra resimle de ilgilenmiştir.
Diğer yandan Leonardo yapı bilgisine gereksinme duymuş ve başta insan yapısı olmak üzere bazı canlı yapıları kapsayan bir anatomi çalışması yürütmüştür. Bu çalışmalarında enjeksiyon tekniğini uygulayarak yani dokular arasına kısa zamanda donan bir maddeyi zerk ederek yapıyı tespit edip onu en ince ayrıntısına kadar en doğru şekilde belirlemeye çalışmıştır. Bu gayretleri sonucunda özellikle kalp mide muhtelif damarlar ve kasların yapısını günümüze uygun olarak belirlemeyi başarmıştır. Kalbin kapakçıkları ve hareketi üzerinde dikkatini yoğunlaştırarak kalbin adeta bir tulumba şeklinde çalıştığını belirtmiştir.
Leonardo anatomi çalışmalarını karşılaştırmalı olarak yürütmüş insanın anatomik yapısı ile muhtelif hayvanların anatomik yapılarını karşılaştırmıştır. Bunlardan biri de atların bacak ve ayak kemikleri ile insanınki arasında yaptığı ilginç ve günümüzde de doğru olarak kabul edilen karşılaştırmasıdır. Teknoloji ile ilgili olarak bazı projeler geliştiren Leonardo kuşların kanat ve kas yapısından hareketle insanların da belli bir düzenek sayesinde uçabileceği anlayışını geliştirmiş ve bu yolda bazı araştırmalar yapmıştır. Aynı şekilde balıklar gibi insanların da denizin altında yaşayabileceğini varsayan Leonardo’nun ilk denizaltı projelerini geliştirdiği görülmektedir.
Leonardo bir ressam bir bilim adamı ve bir mühendistir; ancak o günlerde yaygın olarak kabul gören hümanizm görüşünü de desteklemiş ve klasik Yunan düşünürlerinin ve yazarlarının yeniden incelenmesi ve benimsenmesi gerektiğini hararetle savunmuştur. Ona göre bilim adamları tıpkı Aristoteles ve Platon gibi kendi düşüncelerini hiçbir etki altında kalmadan geliştirmeli ve savunmalıdır.
On altıncı yüzyıl bilimlerde otoritelerin yıkıldığı bir dönemdir; astronomide Batlamyus sistemi yıkılırken tıpta Galen otoritesi son bulmuştur.
c. Astronomi
Yakın dönem astronomi çalışmalarının genellikle üç alanda yoğunlaştığı görülmektedir:
1. Özellikle Herchell ve Halley’in yapmış oldukları gözlemler sonucunda Güneş sistemine ilişkin gözlemsel veriler artmıştır.
2. Astronominin kuramsal yönünü oluşturan ve elde edilen gözlemsel verileri değerlendirerek gökcisimlerinin hareketlerinin matematiksel açıklamasını veren dinamik astronomi gelişmiştir. Mesela Laplace Güneş sistemindeki bütün gezegenlerin hareketlerinin matematiksel olarak gösterilebileceğini öne sürmüştür.
3. Fizik ve kimya alanlarında yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen veriler doğrultusunda yıldızların yapısını inceleyen astrofizik ve evrenin yapısını inceleyen kozmoloji gibi yeni bilim alanları ortaya çıkmıştır. Özellikle astrofizikte Frounhofer ve Kirchoff’un kozmolojide ise Kant ve Laplace’ın yapmış olduğu araştırmalar çığır açıcı niteliktedir.
d. Fizik
Bu dönemdeki fizik araştırmalarının özellikle elektrik konusunda yoğunlaştığı ve Gilbert ve Otto von Guericke’in ardından Du Fay Franklin Cavendish Coulomb Galvani Ampere ve Volta’nın çalışmaları sonucunda elektriğin bağımsız bir fizik dalı olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Ayrıca ses ışık ısı ve enerjinin doğasını açıklamaya yönelik çalışmalar yoğunlaşmış ve bu fiziksel varlıklar arasındaki ilişkiler matematiksel olarak gösterilmiştir.

Dalton kimyasal tepkimeleri açıklamak için Atom Kuramı’nı Young ise ışığa ilişkin çağdaş Dalga Kuramı’nı geliştirmiştir.
f. Biyoloji
Bu dönemde doğa bilimlerinden botanik ve zooloji alanlarındaki çalışmalar gelişmiş ve özellikle Darwin’in dedesi Erasmus Darwin ve Lamarck’ın yapmış olduğu araştırmalar sonucunda yeni bitki ve hayvan türlerinin oluşumunu açıklamaya yönelik Evrim Kuramı’nın temelleri atılmıştır.
g. Coğrafya
Bu dönemde on beşinci yüzyılda başlayan coğrafî keşifler Cook ‘un özellikle Antarktika ve Dünya’nın diğer bölgelerine yapmış olduğu gezilerle tamamlanmıştır.
h. Teknik
Bu dönemde Sanayi Devrimi’nin temelleri atılmış ve bu sayede üretime makinalar hakim olmaya başlamıştır. Deniz ve kara araçlarının yanı sıra hava araçları da geliştirilmiştir. Montgolfier Kardeşler’in bu alandaki çalışmaları sonucunda havacılığa ve uzay çalışmalarına giden yol açılmıştır.
Kimyanın gelişmesine bağlı olarak madencilik ve metalürji sanayi de ilerlemiş ve üretim biçimi ve buna bağlı olarak ürün verimi köklü bir değişim geçirmiştir. Ayrıca tarımda da sanayileşme sürecine girilmiştir.
3 Etkinlik
Klasisizm:– Akıl sağduyu gerçek tabiat temeline dayanır.
– Ferdi değil evrenseldir
– Eski yunan ve Latin sanatkarlarını eserlerini örnek alır
– Kuralcıdır kurallara bağlıdır
– Zevk vererek eğitmeyi amaçlar yüce değerlere ulaştırmak erdemli ahlaklı olmak
– Eserlerde bütünlük ve mükemmellik aranır
– Milli bir dil kullanılır. Bu dil seçkin kişilerin kullandığı dildir.
– Konudan çok konunun işlenişine önem verilir.
– Yalnız seçkin olgun kişiler ele alınır.
– İnsan dışındaki her şey ihmal edilmiştir.
Romantizm:– Romantizm hürriyetçidir kural tanımaz her türlü doğmatik düşünceye karşıdır
– Ferdidir. İnsanı aklı ve duygularıyla bir bütün olarak görür insanı yüceltir.
– Akıldan çok hayal duguları ön plana çıkar
– Melankoli hüzün ve kötümserlik hakimdir.
– Liriktir duygusaldır.
– Tabiata yönelme tabiat tasvirleri önemli yer tutar.
– Milli ve mahalli değerleri evrenselden üstün tutar.
– Tasvire geniş yer verirler
– Dünlük herkesin konuştuğu bir dil kullanmak önemlidir suni ve süslü anlatıma karşıdırlar.
– Sanatçılar eserlerde kendi kişiliklerini gizlemezler.
– Klasisizme tepki olarak ortaya çıkmıştır.
4. Etkinlik:
Namık Kemal
Türk milliyetçiliğinin öncülerinden Genç Osmanlı hareketi mensubu ünlü yazar ve şairdir. Özellikle “İntibah” isimli romanı ve “Vatan Yahut Silistre” isimli tiyatro oyunu ile tanınır. Asıl adı Mehmed Kemal’dir.
1888’de mutasarrıflıkla sürgüne gönderildiği Sakız Adası’nda vefat etmiş Türk Edebiyatında öncü niteliği bulunan şair ve tiyatro yazarıdır. “Vatan şairi” olarak da anılır

Yaşamı Namık adını ona şair Eşref Paşa vermiştir. Babası II. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey’dir. Annesini küçük yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa’nın yanında Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşlarında İstanbul’a babasının yanına döndü.
1863’te Babıali Tercüme Odası’na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. 1865’te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867’de kapatıldı.
Namık Kemal İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Erzurum’a vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine Ziya Paşa’yla birlikte Paris’e kaçtı. Bir süre sonra Londra’ya geçerek M. Fazıl Paşa’nın parasal desteğiyle Ali Suavi’nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi’yle anlaşamaması üzerine Muhbir’den ayrıldı. 1868’de gene M. Fazıl Paşa’nın desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklar sonucu Avrupa’da desteksiz kalınca 1870’te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa’nın çağrısı üzerine İstanbul’a döndü.
Nuri Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872’de İbret gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete hükümetçe dört ay süreyle kapatıldı. Namık Kemal gene İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı Vatan Yahut Silistire oyunu 1873’te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendiğinde halkı coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi İbret gazetesinin yazması üzerine o sırada İstanbul’a dönmüş olan Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa’ya sürgüne gönderildi.
1876’da I. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi’yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid’in Meclis-i Mebusan’ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar tutuklu kaldıktan sonra Midilli Adası’na sürüldü. 1879’da Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884’te Rodos 1887’de Sakız Adası’na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu’da Bolayır’da gömüldü.
Edebi kişiliği
Namık Kemal ilk şiirlerini çocuk denecek yaşlarda yazmaya başlamıştır. İstanbul’a geldikten sonra eski ve yeni kuşaktan şairlerin bir araya gelerek kurdukları Encümen-i Şuârâ’ya ve kimi Divan şairlerine nazireler yazmıştır. Şinasi’yle tanışıncaya değin şiirlerinde tasavvuf etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni Leskofçalı Galib gibi şairlerden etkilenmiştir. Şinasi’yle tanışmasından sonra şiirlerindeki içerik de değişmiştir.
Günlük konuşma dilinden alıntıların yanı sıra o zamana değin geleneksel Türk şiirinde görülmemiş olan “hürriyet kavgası” “esaret zinciri” “vatan” “kalb-i millet” gibi yepyeni kavramlarla birlikte doğrudan doğruya düşüncenin aktarılmasını amaçlayan bir tür “manzum nesir” oluşturmuştur. Bosna-Hersek Savaşları 93 Harbi gibi olayların yarattığı sonuçlar onun yazdığı vatan şiirlerini etkilemiştir. Bu şiirlerin en tanınmışları arasında “Vâveyla” “Vatan Mersiyesi” “Vatan Şarkısı” ve “Hürriyet Kasidesi” yer alır. Namık Kemal şiirleriyle şiir tekniğine büyük bir katkıda bulunmuş sayılmazsa da o günler için alışılmamış diri bir sesle konuşmuş olması ve yapıtlarına kattığı yeni kavramlarla Türk şiirini
Divan şiirinin edilgen edasından kurtarmıştır. Bütün bu nitelikler onun Vatan Şairi olarak anılmasına yol açmıştır.
Tiyatro türüne özellikle önem veren Namık Kemal altı oyun yazmıştır. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistire yalnız ülke için değil Avrupa’da da ilgi uyandırmış ve beş dile çevrilmiştir. Magosa’dayken yazdığı Gülnihal’de baskıya ve zulme karşı duyduğu tepkiyi dramatik bir biçimde dile getirmiştir. Oyunun sahnelenmesinde pek çok bölüm sansür tarafından çıkarılmıştır.
Namık Kemal yine Magosa’da yazdığı Akif Bey’de yurtsever bir deniz subayının göreve koştuğu sırada karısının kendisine bağlılık göstermeyişini anlatırken ahlaksal bir yorum da getirir. Zavallı Çocuk’ta görücü yoluyla evlenmeye karşı çıkar. On beş per****k Celaleddin Harzemşah Namık Kemal’in en beğendiği yapıtı olarak bilinir. Oyun Moğollar’a karşı İslam dünyasını koruyan Celaleddin Harzemşah’ın kişiliği çevresinde gelişir. Bu eserde Namık Kemal İslam birliği düşüncesini kapsamlı bir biçimde sergilemiştir. Namık Kemal’in ilk romanı olan “İntibah” 1876’da yayımlanmıştır. Ruhsal çözümlemelerinin bir olayı toplumsal ve bireysel yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra dış dünya betimlemeleriyle de İntibah Türk romanında bir başlangıç sayılabilir. Eleştirmenler Namık Kemal’in bu romanda yüksek bir edebi düzey tutturamadığı görüşünde birleşirler.
Dört yıl sonra yayımladığı “Cezmi” tarihsel bir romandır. Kırım Şehzadesi Adil Giray’ın yaşadığı aşk ve Cezmi’nin onu kurtarmak isterken geçirdiği serüvenlerle gelişen romanda Namık Kemal’in tam anlamıyla Avrupa Romantizmi’nin etkisinde olduğu izlenir. Namık Kemal’in yaşamı boyunca ilgi duyduğu alanlardan birisi de tarihtir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş ve yükseliş dönemlerini anlattığı Devr-i İstila yayımlandığında büyük ilgi görmüştür. 1872’de çıkan Evrak-ı Parişan’da Selahaddin Eyyubi Fatih gibi tarihi kişilikleri Barika-i Zafer’de İstanbul’un alınışını anlatır.
Ahmed Nâfiz takma adıyla yayımladığı Silistire Muhasarası ve Kanije yine Osmanlı tarihine ilişkin kahramanlık olaylarını ele alan kitaplardır. Namık Kemal’in tarih konusunda en kapsamlı çalışması olan Osmanlı Tarihi’nde Hammer’in etkisinde kaldığı yapıtın bilimsel olmaktan çok eğitici değer taşıdığı konusunda görüşler ileri sürülmüştür. Yarım kalan bu yapıtın ilk basımı II. Abdülhamid tarafından yasaklanmıştır. 1975’te yayımlanan Büyük İslam Tarihi adlı yapıtındaysa Namık Kemal İbn Haldun İbn Rüşd gibi yazarlardan yararlanmış olduğunu belirtmiştir. Namık Kemal romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu gibi edebiyat eleştirisini de Türkiye’ye ilk getiren kişilerden biri olmuştur.
En önemli eleştiri eserleri Tahrib-i Harâbât ile Takip’dir. Eleştirilerinde canlı dolaysız bir üslup kullanmıştır. Tahrib-i Harâbât Ziya Paşa’nın Harâbât adlı güldestesine karşı yazılmış sert bir eleştiri niteliğindedir. Takip de yine aynı güldestenin ikinci cildini eleştirir. Mukaddeme-i Celal eleştirisinde Namık Kemal Batı edebiyatı ile Doğu edebiyatını karşılaştırmış tiyatro roman türleri üstünde durmuştur. Namık Kemal gazeteci olarak da Türk kültürü içinde önemli bir yer alır. Döneminin hemen hemen bütün yenilik yanlısı ve ilerici gazetelerinde yazmıştır. Siyasal ve toplumsal sorunlardan edebiyat sanat dil ve kültür konularına dek çok çeşitli alanlarda yazdığı makalelerin sayısı 500 kadardır. Bunlarda düzyazıdaki üstün yeteneğini ortaya koyduğu ve çok etkili bir üslup oluşturduğu kabul edilir.
Siyasi görüşleri
1868 yılında Hürriyet adlı gazetede yayınlanan bir makalesinde Namık Kemal İslam’ın başlangıç dönemlerinde bir çeşit cumhuriyet olduğunu ve eğer halkın egemenliği ilkesi kabul edilirse kimsenin bir cumhuriyet yönetimi kurulmasına karşı gelme hakkı olmayacağını yazmıştı. [1]
Sanatsal özellikleri
* Tanzimat döneminin en önemli düşünce sanat ve siyaset adamıdır.
* �Toplum için sanat� anlayışı benimsemiştir. Sanatı toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmıştır.
* Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır.
* Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine belli bir düşünceyi iletmeyi amaçlayan yeni bir düzyazıyı kullanmıştır.
* Eserlerinde noktalama işaretlerini kullanmıştır.
* Gençliğinde Divan Edebiyatı tarzında şiirler yazmış Avrupa�ya gittikten sonra yeni edebiyatı benimsemiş ve o yolda ürünler vermiştir.
* Namık Kemal Fransız edebiyatını örnek almış; klasizmin ve romantizmin etkisinde kalmıştır.
* Şiirleri biçim bakımından eski konu bakımından yenidir. Yurt ulus özgürlük gibi konuları işlemiştir.
* Ayrıca şiirlerinde mücadeleci tipte bir insan yaratmıştır.
* Tiyatroyu �eğlencelerin en faydalısı� olarak nitelemiş halkın eğitilmesinde okul gibi görmüş sahne dili ve tekniği yönünden başarılı yapıtlar vermiştir.
Ziya Paşa
Hayatı1825’te İstanbul’da doğdu. Galata Gümrüğü’nde katiplik yapan Erzurum’un İspir ilçesinden Ferideddin Efendi’nin oğludur. Bayezit Rüşdiyesi’ni bitirdi. Özel derslerle Arapça ve Farsça öğrendi. Bir süre Sadaret Mektub-i Kalemi’nde çalıştı. 1855’te Mustafa Raşid Paşa aracılığıyla sarayda Mabeyn Katipliği’ne atandı. Bu sırada Fransızca öğrendi. Ali Paşa sadrazam olunca saraydan uzaklaştırıldı.
1861’de Kıbrıs 1863’te Amasya Mutasarrıfı ve Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye üyesi oldu. 1865’te Yeni Osmanlılar Cemiyeti’ne katıldı. Yeniden Kıbrıs’a atanınca 1867’de Namık Kemal ile birlikte Londra’ya kaçtı. Birlikte Yeni Osmanlılar’ın yayın organı olan Hürriyet gazetesini yayınladılar. Namık Kemal’in ayrılmasından sonra gazetenin sorumluluğunu üstlendi. 1870’te Cenevre’ye gitti. Ali Paşa’nın ölümünden sonra 1871’de İstanbul’a döndü.
1872-1876 arasında Şurayı Devlet üyeliği ve maarif müsteşarlığı yaptı. Anayasayı hazırlayan Kanun-i Esasi adlı kurumda görevlendirildi. 1’inci Meşrutiyet’in ilanından sonra 1877’de vezir rütbesiyle önce Suriye Valiliği’ne ardından Adana Valiliği’ne atandı. 17 Mayıs 1880’de Adana’da yaşamını yitirdi.Paris’te bulunduğu yıllarda çeviriler de yapmıştır.
Ziya Paşa Namık Kemal ve Şinasi’yle birlikte Tanzimat’la başlayan Batılılaşma hareketinin etkisinde gelişen Batılılaşma Dönemi Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan biridir. Padişaha ve Reşid Paşa’ya kasideler yazmıştır. 1859’da yazdığı “Tercî-i Bend” şiiriyle tanınmıştır. Hece ile yazılmış birkaç şarkısı dışında Divan şiiri geleneğine bağlı kalmıştır.
Eserlerinin Özellikleri
Eserlerinde 2. Abdülhamit yönetimine karşı özgürlükleri ve meşrutiyeti savundu. Batılılaşma yanlısı yenilikçi Tanzimat Edebiyatı’nın öncüleri arasında yer aldı. Namık Kemal ve Şinasi ile birlikte yeni Türk edebiyatının temellerini attı. Türk edebiyatının kendi geleneğine sahip çıkmasını istedi şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savundu. Şiirlerinde divan şiir biçimlerini kullandı ama içerikte hak adalet uygarlık hürriyet gibi temaları işledi. “Terci-i Bend” ve “Terkîb-i Bend” isimli iki şiirinde ise insanın yargısı ve gerçeği kavramanın olanaksızlığı Tanrı’nın mutlak egemenliği gibi metafizik konular üzerinde durdu. 1874-1875’te Arap Fars ve Türk şairlerin şiirlerini “Harabat” adlı 3 ciltlik ansiklopedide topladı.

Abdülhak Hamit Tarhan
Tanzimat döneminde batı tesirlerini Türk şiirine sokan şair tiyatro yazarı ve diplomat. 5 Şubat 1851�de İstanbul�da doğdu. Babası dedesi ve soyu ilim aleminde isim yapmış şahsiyetlerdi. Dedesi Abdülhak Molla İkinci Mahmud ile Abdülmecid Hanın hekimliğini yapmış şiir ve tarihle uğraşmıştı. Babası Hayrullah Efendi ise meşhur bir tarihçi ve diplomattı.
Abdülhak Hamid ilk tahsiline Evliya Hoca Behaeddin ve Hoca Tahsin Efendi gibi özel hocaların huzurunda başladı. Özellikle Hoca Tahsin Efendinin Abdülhak Hamid üzerindeki etkisi büyüktür Daha sonra Bebek Köşk Kapısındaki mahalle mektebi ile Rumelihisar Rüşdiyesine kısa süre devam etti. Ailesi tarafından Paris�te eğitim yapması uygun görülünce ağabeyi Nasuhi Bey ile 1863 Ağustosunda Paris�e gitti. Orada özel bir koleje başladı. Kısa zamanda Fransızcasını ilerletti. 15 sene tahsilden sonra yanlarına gelen babası ile İstanbul�a döndü. İstanbul�da Fransız mektebine başladı ve Fransızcasını ilerletmek için Babı ali�de tercüme odasına girdi. On dört yaşlarındayken Tahran büyükelçiliğine tayin edilen babasıyla birlikte İran�a gitti ve 15 sene özel olarak Farsça dersleri aldı. Babasının 1867�de vefatı üzerine İstanbul�a döndü.
İstanbul�a döndükten sonra önce Maliye mektubi daha sonra sadaret kaleminde vazife yapan Abdülhak Hamid buralarda Ebüzziya Tevfik ve Recaizade Mahmud Ekrem’le tanıştı. Sami Paşa�dan Hafız Divanı�nı okudu. Bu arada Tahran hatıralarını anlatan Macera-yı Aşk adlı ilk eserini yazdı ve meşhur Makber mersiyesini yazmasına sebeb olan Fatma Hanımla evlendi. 1876 senesinde hariciye mesleğini seçen Abdülhak Hamid Paris Sefareti ikinci katibliğine tayin edildi ve iki buçuk sene vazife yaptı. Bu arada Fransız edebiyatını yakından tanıma fırsatını buldu. Paris dönüşü bir süre açıkta kalan Abdülhak Hamid 1881�de Poti 1882�de Golos bir sene sonra da Bombay başşehbenderliklerine tayin edildi. Bombay�da üç sene kaldı. Eşi Fatma Hanımın rahatsızlığının artması üzerine İstanbul�a dönmek için yola çıktı ise de Fatma Hanım Beyrut�ta vefat etti.
Abdülhak Hamid Bombay dönüşünde Londra elçiliği başkatipliğine tayin edildi. Fakat Zeynep isimli manzum piyesi yüzünden vazifeden alındı. Bir süre boşta gezdikten sonra edebiyatla uğraşmayacağına söz vermesi üzerine tekrar Londra�daki eski görevine gönderildi. Bu gidişinde İngiliz olan Nelly Hanım ile evlendi. 1895 senesinde Lahey büyükelçiliğine iki sene sonra tekrar Londra elçiliği müsteşarlığına tayin edildi. Hanımının rahatsızlanması üzerine 1900�de İstanbul�a dönen Abdülhak Hamid 1906�ya kadar İstanbul�da kaldı. 1906�da Brüksel büyükelçiliğine tayin edildi. 1911�de hanımı Nelly�nin ölümü üzerine Belçikalı Lüsyen Lucienne Hanım ile evlendi. Balkan savaşları sırasında kabine tarafından azledilince İstanbul�a döndü. Maarif nezareti teklif edildi ise de kabul etmedi. Bir süre açıkta kaldıktan sonra ayan üyeliğinde bulundu. Mütareke yıllarında Viyana�ya gitti. Burada sıkıntılı günler geçirdi. Cumhuriyetin ilanından sonra anavatana döndü. 1928 senesinde İstanbul Milletvekili seçildi ve ölünceye kadar mebus olarak kaldı. Kendisine vatana üstün hizmet fonundan maaş bağlandı. Ayrıca belediye de dayalı döşeli bir apartman dairesi verdi. 12 Nisan 1937�de İstanbul�da öldü. Mezarı Zincirlikuyu�dadır.
Abdülhak Hamid Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devirleri yaşamış bir şairdir. Tanzimatı meşrutiyetleri ve cumhuriyeti görmüştür. Bu devirlerdeki Tanzimat Servet-i Fünun Edebiyat-ı Cedide Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıdı. Ayrıca uzun seneler doğuda ve batıda diplomat olarak bulunması her iki edebiyatı tanımasına sebep oldu. Bu sebeple Türk şiirine batıdan yeni konular serbest düşünce ve şekiller getirdi. İlk başlarda Tanzimat ekolünün tesirinde kalmış sonra batıyı tanıyınca klasik edebiyattan ayrılarak batı tekniği ile eser vermiştir. Edebiyatımızın yeni bir çehre kazanmasında Recaizade Ekrem daha çok teorik yönünü işlerken Hamid yazdıklarıyla bunu uygulamıştır. Eserlerinde batı edebiyatından bilhassa Shakespeare ve Victor Hugo�nun tesirleri açıkça görülür. Şiirlerindeki başlıca konu romantik ve felsefi düşünceler ölüm duyguları ve insan kaderi hakkındadır. Şiirlerinde pekçok yabancı kelime vardır. Batı yazarlarından etkilenerek yazdığı dramalar Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Kendisine son zamanlarda Şair-i azam (en büyük şair) ünvanı verilmiştir.
ESERLERİAbdülhak Hamid�in eserleri iki grupta toplanmaktadır:
Şiirleri: Makber **ü (1885) ***** (1885) Bala�dan Bir Ses (1911) Validem (1913) Yadigar-ı Harb (1913) İlham-ı Vatan (1918) Tayflar Geçidi (1919) Garam (1919) Yabancı Dostlar (1924).
Tiyatroları: Hamid�in tiyatroları mensur ve manzum olmak üzere iki kısımdır. Mensur tiyatroları: Macera-ı Aşk (1873) Sabrü Sebat (1875) İçli Kız (1875) Duhter-i Hindu (1876) Tarık yahut Endülüs�ün Fethi (1879) İbn-i Musa (1880) Finten (1898). Manzum tiyatroları: Nesteren (1878) Tezer (1880) Eşber (1880) Sardanapal (1908) Liberte (1913).

Sayfa 36

Hazırlık Çalışmaları
1) Kaside:
a. Klasik Türk Edebiyatı nazım biçimidir.
b. Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılırlar
c. Aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
d. Nazım birimi beyittir
e. En az 31 en fazla 99 beyitten oluşur.
f. Altı bölümden oluşur
g. Kafiye düzeni aa ba ca da şeklindedir
2) Hayır olamaz. Çünkü bir insanın bilmediği bir şey hakkında bişeyler yazması imkansız gibi bişeydir. Robot teknolojileri 1960�lardan sonra geliştirilmeye başlandığı için robot şiiri kesinlikle 1870-1920 yıllarına ait olamaz.
3) Bu dönemin nasıl ortaya çıktığını hangi olayların etkili olduğundan bahsedere söze başlardım. Bu dönemde yazılan şiirlerden örnekler verir dönem şiirinin özelliklerini çıkarmaya çalışırdım.

Sayfa 38:

Sorular
1) Şair bu tür ses benzerlikleriyle şiirde ahengi yakalamaya çalışmış başarılıda olmuştur. Tekrar eden �-den� sesleri redif �-et� sesleri kafiyedir.
Bu kelimeler şiire kendine özgü bir söyleyiş ve ritim katmıştır. Bu kelimelerde ki ünlü harflerin uzun okunması gerektiği şiirde söyleyiş tarzı ve ses değerlerinin birlikte düşünüldüğünü göstermektedir. Bu şekilde kullanımla birlikte şiirin ahenginin; ses akışı söyleyiş ve ritim ile sağlandığı söylenebilir.
2) Nedim bir Divan Edebiyatı şairidir. Yaşadığı döneme bakılacak olursa kullandığı dilin daha ağır ve süslü olduğu görülebilir. Bununla birlikte Divan Edebiyatında kasideler devlet büyüklerini övmek için yazılan şiirlerdir. Hürriyet Kaside�sinde ise vatan millet eşitlik konuları işlenmiştir. Dili daha sade ve sanatsızdır. Ayrıca teması gereği daha coşkulu bir anlatıma sahiptir.

1.Metin(Sayfa=38)

1)a-)Her beytin ikinci dizesinin -etten sesleri ile bitmesi şiirin ahengini sağlayan unsurlardır.
b-)Verilen kelimeler uzun ses değerine sahip kelimelerdir.Bu kelimelerin kısa ses gibi okunması şiirin ahenginin bozulmasına sebep olur.

2)a-)Hürriyet kasidesi ile Nef’i’nin kasidesi söyleyiş tarzı bakımından farklıdır.Çünkü Hürriyet kasidesinde hürriyetNef’i’nin kasidesinde ise Murat Han’ın övgüsü işlenmiştir.Temaların farklı olması söyleyiş tarzının da farklı olmasına sebep olmaktadır.
b-)Nef’i’nin kasidesi dönemin kaside geleneğidevlet büyüklerini övme geleneği ve döneminde yapılan bahar eğlenceleri geleneğini yansıtmaktadır.
Hürriyet kasidesi’nde Hürriyetten bahsedilmesidönemin yönetiminin eleştirilmesi ve nazım şekli aynı kalmakla birlikte kasidenin içeriğinin değiştirilmesi açısından dönemin edebisiyasi ve sosyal özellikleriyle ilişkilidir.

3)a-)Yerlerinin değiştirilmesi şiirin akışını ve anlamını bozmamaktadır.Çünkü kasidede her birim kendi içinde anlamlıdır.Diğer birimlere sarkmadan anlamaynı birim içinda başlar ve biter.
b-)Anlamlı bir bütün haline getiren unsur ”Hürriyet” temasıdır.

4)a-)Hürriyet kasidesi’nin Yapı Özellikleri
-31 beyitten oluşmuştur.
-aa/ba/ca……. şeklinde kafiye düzenine sahiptir.
-Hürriyet teması işlenmiştir.
-Aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
b-)Divan şiiri geleneğinin devam ettiğinibuna rağmen hürriyet gibi bir temanın işlenmesi nazım şeklinin içeriğinde bir yenilik yapıldığını göstermektedir.

5)Hürriyet kasidesi’ndeki”cihangirane bir devlet çıkardık bir aşiratten”ifadesi tarihi bir değeri”mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez i anetten””çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı re’y-i ümmmetten”ifadeleri de sosyal değerleri göstermektedir.

6. Tanzimat dönemi yeni değer ve kavramlarla yeni türlerin bir arada kullanıldığı bir dönemdir. Bu devirde başlatılan sosyal siyasi askerî ekonomik idarî yenilikler insanların dünya algısını da belli oranda etkilemiştir. Eskiden insanların hürriyetle ilgili bir sorunları yoktu. Ama devrin sosyal ve siyasi yapısının etkisiyle hürriyet üzerinde konuşmak değerli bir hal aldı. Bunun en önemli sebebi Avrupa�dan ithal edilen kavramlar değer yargılarıyla Osmanlı devletinin zor bir devirden geçmesidir. Devlet sa¬vaşlarda yeniliyor ekonomisi çok kötüye gidiyordu. Bu durumda yaşayan insanlar da ülkelerinin ba¬ğımsızlığını kaybedeceğinden korkuyorlardı. Şair de hürriyet’in bu devirde yaşayanlar için neden önemli olduğunu şiirinde anlatmaya çalışmıştır. Sonuç olarak bu şirin devrin gerçekliğini doğru bir biçimde yansıttığını söyleyebiliriz.

7. a.
Divan şiirinde işlenen temalar: Aşk tabiat güzellikleri din ve devlet büyüklerine övgü tasavvuf ve ahlak

Hürriyet Kasidesi’nin teması : Hürriyet sevgisidir.
Divan şiirinde işlenen temalar daha bireyseldir. Şairler toplumun sorunlarıyla ilgili çok fazla eser vermemişlerdir. Değişen çağla birlikte insanların sorunları da artmış ve değişmiştir. Osmanlı devleti 19. yüzyılda birçok sorunla baş etmeye çalışırken bireysel ve toplumsal sorunlar çığ gibi büyümüştür. Namık Kemal’in eseri de bu devirde yaşanan sorunların edebiyat eserlerine yansımış hâlidir.
b. Yenileşmeyle birlikte devlet karşısında bir halkı değil tek tek bireyleri muhatap olarak görme¬ye başlamıştı. Bunda Avrupa devletlerinin yaydığı fikir akımlarının etkisi büyük olmuştur. Artık insan¬lar toplumu değil de bireysel rahatını düşünmeye başlıyordu. Bu da bireyselliğin çiçeklenmesine top¬lumsal bağın kopmasına sebep olacaktı. Avrupalılar zenginlikleri oranında bencil bir bireyselliğe sa¬hipti. Başka bir devletin de zengin olması onların çıkarına değildi. Bu sebepten devletler arasında savaşlar bile çıkacaktı. Yenileşme döneminde işlenen temalarda “toplumsallık” ön plana çıkarılmıştır. Dağılan bir devleti bir arada tutabilecek en önemli harç tabii ki “toplumsal kenetlenme” olacaktı.

8. Hürriyete Doğru ve Hürriyet şiirlerinde “bireysel” bir hürriyet anlayışı hissedilmektedir. Şairler her ne kadar hürriyet sevgisinden bahsetseler de hürriyetin bir kişi için olan anlam ve öneminden bah¬setmektedirler. Hürriyet Kasidesi’ndeki “hürriyet” kavramı bireysel değil toplumsaldır. Şair sadece kendi hürriyetinden değil ortak değerler etrafında toplandıkları toplumun hürriyetinden söz etmektedir. Bu toplum için hürriyetin ne anlama geldiğini anlatmaktadır Namık Kemal.

10) tabLoya sırasıyla :
Hürriyet Vatan yolunda toprak olmak Hamiyyet kanıyla yoğrulmakGayret Cevher Vatan Sevgisi

7-)a-Hürriyet kasidesinin teması hürriyettir.Bu temadivan şiirinde işlenen temalardan döneminin gerçekliği yönüyle farklıdır.
b-)Namık Kemal’in divan şiirinden farklı olarak hürriyet temasını işlemesiTanzimat Dönemiyle birlikte ”birey’in” ön plana çıktığını göstermektedir.

😎Hürriyete doğru ve Hürriyet adlı şiirlerdeki hürriyet temasışiirin bütününe yayılarak işlenmiştir.Hürriyet Kasidesi’nde isehürriyet teması birimler içinde işlenmiştir.

9-)”Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr u kıymetten” dizesi bir atasözü olması dolayısıyla ”irsal-i mesel” sanatı vardır.
”ittihad” ve ”ihtilaf”sözcüklerinde zıt anlamlı olmalarından dolayı ”tezat”sanatı ”çıkar asar-rahmet ihtilaf-ı re’y-i ümmetten”dizesi Hz.Muhammed’e ait bir hadis olması dolayısıyla ”iktibas” sanatı vardır.

10-)Yeni Kavram İmgeler;HürriyetVatan-sevgiliVatan yolunda toprak olmakGayret-cevherHamiyyet kanıyla yoğrulmak.

13-)Namık Kemaledebiyat tarihlerinde de anıldığı gibi bir ”vatan şair”idir.Çünkü ömrünü bu uğurda harcamışeserlerini ”vatan”merkezine oturtmuştur.

14-)a-)Namık Kemaldöneminin yenilik yanlısı ve ilerici şahsiyetlerinden birisidir.Günlük konuşma dilinden yaptığı alıntıların yanısıraTürk şiirinde o zamana kadar görülmemiş hürriyetesaretvatankalb-i millet gibi kavram ve
temaları kullanmıştır.Düz yazılarında etkili bir üslup kullanmıştır.

sayfa 42-43;

1- Kafiye redif vs. eklemek uzun sürecek o yüzden bu soruyu size bırakıyorum.
2- Terkibent devrin söyleyiş tarzından çok farklıdır. Şiirin şekli ve dili tamamen eski şiir geleneğiyle ilgilidir. Tanzimat dönemi sanatçıları halkı eğitmek istedikleri için genel olarak halkın anlayacağı kelime ve ifadelere yer verirler. Bu şiirde şair tümüyle süslü ve sanatlı şiir dilini kullanmıştır.
3- Birimler birbirine beyitlerle bağlanmışlardır. Bu birimler bir araya gelerek şiirin temasını oluşturmaktadır. Şiirin bütün beyitlerinde neredeyse birbirine yakın anlamlar işlenmiştir. Sadece şiirin son dizesinde dünyayı anlamanın akılla olmayacağını belirterek tezatlık oluşturulmuştur.
2. Etkinlik:
Ziya Paşa�nın Terkibibenti: Şiirin birimleri beyittir. Kafiye ve redifler vardır. Bu birimler birleşerek temayı ortaya çıkarır.

Terkibibentin Yapısal Özellikleri:
a) bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir.
b) Her bent sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur.
c) Bent sayısı 5-10 arasındadır
d) Genellikle talihten şikayet dini tasavvufi ve felsefi konular işlenmiştir.
Bu yapısal özellikler divan şiirinin ana damarıdır. Yukarıda ki eserlerde bu özellikleri yapılarında barındırmaktadırlar.
4- 9. Beyit hariç diğer beyitler bir şekilde sosyal yapı ve tarihi değerler ile ilişkilidir.
5- Tema: bu dünyanın insanları sınamak için yaratılmış olduğu ve akılla bu dünyanın tam anlamıyla kavranamayacağıdır. Şiirin yazıldığı dönemde bazı şairler iki arada bir derede kalmışlardır. Eski ile yeni çatışması içine düşmüşlerdir. Bu yüzden bazı şairler hak adalet hürriyet gibi kavramlar üzerine şiir yazarken bazıları da bu şekilde felsefi konularda şiirler yazarak eski geleneği devam ettirmeye çalışmışlardır.
6- Ziya Paşa terkibibentinde tasavvufi bir konuyu işlemiştir. Bu dünyanın insanı sınamak için yaratıldığını ve insanın sadece kalbiyle anlayabileceğini belirtmiştir. Bağdatlı Ruhi ise aşk temasını işlemiştir. Bu yüzden iki eser arasında büyük farklılıklar vardır.
7- Ziya Paşanın terkibibentinin teması günümüzde de geçerli olabilir. Şair aklı kullanarak bu dünyanın anlaşılamayacağını belirtmiştir. Bu kuram günümüzde de geçerlidir. Akıl bazı şeyleri kavrayabilir. Bu yüzden akıl günümüzde ne kadar önemli görünse de kalple birleşmeden pek bir anlam ifade etmez.
8- ilk beyitte insanların birbirlerini kıskanmalarından bahsedilmiştir. Cahil insanlar yarasaya benzetilmiş ve bu kişilerin bilgili ve olgun kişileri kıskandıkları söylenmiştir. Akıllı insanlar ise ışığa benzetilerek bu kişilerin çevrelerini aydınlattıkları belirtilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devletinde cahil insanlar önemli yerleri işgal ettikleri için yazar devlet büyüklerine atıfta bulunmuştur. İkinci beyitte akıl iyi ile kötüyü tartan bir teraziye benzetilmiştir. Beyin şeklen de vücudun en ufak organlarından olmasına rağmen yaptığı iş boyutuyla tamamıyla ters orantılıdır. İnsan dünyayı aklıyla kavrar o olmadan ceza ve mükafat sisteminin tamamen dışında kalır şair dünyayı anlamanın ne kadar zor olduğunu belirtmek için anlamı terazide tartılamayacak kadar ağır bir varlık gibi düşünerek somutlaştırmıştır. İnsan dünyayı akılla kavramaya çalışırken bile dünyanın kavranamayacağını anlatarak beyitin anlamını tasavvufi yoruma açık hale getirmiştir.
3.Etkinlik:
� Ziya Paşanın metni tasavvufi ve felsefi bir anlama sahiptir Bağdatlı ruhinin metni daha çok aşk konusuyla ilgilidir.
� İki metinde de kafiye redif söz sanatları gibi ahenk unsurları görülmektedir.
� İki metnin de nazım birimleri aynıdır
� İki metinde devrin zihniyetini yansıtan ifadelere rastlanılmaktadır.
o 2. Grup
� Sadullah paşanın manzumesi zihniyet bakımından bu metinlerden çok farklıdır.
� Bu manzume batı zihniyetinin değerlerini yüceltmek eskinin düşünce sisteminin çarpıklıklarını ortaya çıkarmak için yazılmıştır.
� Diğer metinler eskiyi eskinin dünya ve aşk anlayışlarını yansıtmaktadır.
� Ziya Paşa dünyanın gidişatıyla ilgili kötümser Sadullah Paşa iyimserdir.
9- Ziya Paşanın terkibibenti hayatın muammasını tezadını ortaya koyar. Şair dünyayı anlamak için kendince bir sürü yorum yapar onun bu yorumları kendisini rahata ulaştırmaz. Şair dünyanın bu kötü durumu karşısında şaşkın bir halde değer verdiği aklında işe yaramayacağını fark ederek varlıkları inceleyen ona hayret eden bir aciziyette kendini konumlkandırmıştır.
10- Ziya paşa hakkında gerekli olan bilgi internet ortamında zaten mevcuttur.

sayfa 45

1.sorunun cevabı:ahenk kafiye redif ve ses olaylarıyla sağlanmaya çalışılmıştır.aliterasyon ve ses güzelliği aynı sessiz harflerin tekrarlanmasıyla meydana gelen ahenk unsurudur ve şiirde mevcuttur.ör;yürü her burc bin asr-ımücessemdirmübasildir. dizesinde vardır ”r”lerden kaynaklıdır.ritim:şiirde ritimi sağlamak için aruz ölçüsü kullanılmıştır.ses değeri yüksek seslerde kullanılarak bu perçemlenmiştir.
2.sorunun cevabı:hürriyet kasidesi toplumsal bir gereklilik üzerine inşa edilmiştir.şiir şekil özellikleri bakımından eski geleneği kıramamıştır.bu kaside ise kişisel bir konu işlemiş ve tamamen eski düzenden kurtulup yeni düzende yazılmıştır.iki şiir arsında ki bu fark edebi bakış açısı olarak şairlerin anlatış biçimlerinin farklı olmasına neden olmuştur.
3.soru A)abdülhak hamitin şiirde konu bütünlüğü yoktur bu yüzden kıta çıkarırsak bozulur.dağlar şarkı söyle şiirinde ise konu bütünlüğü vardır herhangi bir dörtlük çıkarırsak şiiri bozmaz birimsel özellikler bakımından kürs-i istiğrak ta birimler aruz ölçüsü ile yazılmışve ağır bir dil kullanılmıştır.dağlar şarkı söylede ise hece ölçüsüyle yazılmış olup ve sade bir dil kullanılmıştır.
B)bu şiirde birimler arsında geçiş görevini üstlenmiştir.bu da peşi sıra gelen birimlerde azda olsa anlam bütünlüğü varken bunun bozulmasına neden olmuştur.

SAYFA 46

4.sorunun cevabı:bu iki şiir yapı bakımından birbirine benzemektadir.her ikiside dörtlüklerden sonra beyitlerler kullanılarak birbirine bağlanmıştır kafiye şemaları ve ölçüleride aynıdır.
5)şair şiirde Allah inancından PEYGAMBER (S.A.V)sevgisinden ….ve birçok türk kültürünün parçası olan kutsal değerleri kullanmıştır.ayrıca toplumsal yaşayışı ve değer yargılarınıda birçok mısrada belirtmiştir.
6)bu üç şiirin temasında değişiklikler vardır.hepsi dönemlerinin zihniyetinden etkilenerek o zamanki kültürel değerlerden yola çıkılarak yazılmış eserlerdir.bu eserlerin hepsi bir gereği ve sevgiyi anlatırken kimisi soyut kimisi somut biçimde ele almıştır.

SAYFA 47

7)şiirde;doğadaki müthiş dengeden ve yüce yaratıcının varlığına gücüne ve birliğine delil olduğu vurgulanıyor.
8)varlık aslında tektir.mutlak ve gerçek olan yaratıcıdır.bizlerse gerçekliği yaşayan sanal bir yaşam bilincine sahibiz.biz yaşadığımızı manevi olarak hissederiz.nasıl 1 rakamı bir varlığı simgeliyorsaona sonsuzluğun içinde hiçbir tanım uymuyor ve bir hiçse insanın durumuda odur.çünkü;insanın ve varlığın kaynnağı olan Allahı’ın gücünün ve kudretinin bir sınırı yoktur.
9)bu şiir divan edebiyatının etkisini kaybettiği bir ortamda avrupadan gelen esintilerle yoğurulmuş bir sanat anlayışının içinden çıkmıştır.şiirde idealist düşünce sistemi ön plana çıkmıştır.bununla birlikte dinimizin geleneğinin etkiside şiirde hisseddirilmiştir.
10)kendi yorumun
11)şairAllah inancını şeklen değil felsefi boyutla açıklamaya çalışmıştır.buda onun idealist bir bakış açısına sahip olduğunu göstermektedir.toplumu bilgilendirmeyede bir anlamda önem verilmiştir.

 

1- Roman anlatmaya bağlı edebi metinlerin en uzun türüdür. Romanda olay hikayeye göre daha detaylı anlatılır. Tasvirlere daha geniş yer verilir. Diğer edebi türlerde görülmeyecek kadar karakter yer alır. Her roman yazarından dolayısıyla yazarın yaşadığı dönemden izler taşır. Yazıldığı dönemin sorunlarını ele alır. Bu yüzden realist eserler olarak tanımlanabilirler.
2- Eğer bir roman yazacak olsam öncelikle hangi alanlarda uzman olduğumu tespit ederdim. Daha sonra güncel bir konu üzerine sağlam bir plan kurarak romanımı yazardım.

Sayfa 51 Sorular:

1- Soldan sağa; Dilber�in evden kaçması soğuktan bayılması yaşlı kadının evinde gözlerini açması yaşlı kadının dilberi istemeye gitmesi Mustafa efendi ve eşinin dilberi satmak istemesi dilberin Mustafa Efendinin evinde geri götürülmesi Dilberin Asaf Paşa�nın konağına satılması Dilber�in Mısır�da ki evden kaçıp bindiği gemiden Nil�e atlayarak intihar etmesi.
2- Zengin bir aileden gelen yazar konaklarda yaşadığından buralarda ki yaşamı bilmektedir. Böylesi konaklarda yaşayan insanlarının hayatlarının detaylarını bilmektedir. Bildiklerini de romanına başarıyla yansıtmıştır diyebiliriz. Roman Tanzimat dönemi toplumunun yaşamından canlı kesitler sunmaktadır. Bu bilgiler doğrultusunda yazarın yaşadığı dönemden etkilendiğini ve bunu eserine yansıttığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
3- Bu romanda beni en çok etkileyen bölüm; Dilber�in eve döndükten sonra dayak yemesi ve aç bırakılmasıdır. Bu durum insanın yaşayabileceği en zor durumlardandır.
soru4: metindeki kişiler duygudüşünce konuşma ve davranış bakımından bireysel nitelikler gösteren olay örgüsü ve içeriği ile birlikte ele alınıp çözümlenebilenbaşka eserlerdeki benzerlerinden ayırt edilebilen karakterlerdir.
karakter çözümleme tabloso
karakter adı-dilber (yukarıdan aşağıya doğru
1.kutu:özgürlüğü için ölümü bile göze almıştır.
2.kutu:kaçışı bir çıkış yolu olarak görmektedir
3.kutu:özgürlüğü elinden alınmıştır
4.kutu: diğer karakterler üzerinde bir etkisi yoktur.
5.kutu: nasıl davranacağınızı belirtiniz
6.kutu:özgürlüğüiçin dilber gibi davranacaklar vardır
karakter adı-yaşlı kadın (yukarıdan aşağıya)
1.kutu:yardımsever ve şefkatli oluşu
2.kutu:yardımcı olmaya çalışmaktadır.
3.kutu: sosyal ortam ve çevrenin karakter üzerinde bir etkisi yoktur.
4.kutu: diğer karakterle üzerinde bir etkisi yoktur
5.kutu: nasıl davranacağınızı belirtiniz
6.kutu:yardım etmek isteyen şefkatli insanlar vardır.
karakter adı-teravet (yukarıdan aşağıya)
1.kutu:acımasızsert biri oluşu
2.kutu:acımasızlığını sürdürmektedir
3.kutu: sosyal ortam ve çevrenin karakter üzerinde bir etkisi yoktur
4.kutu: dilber in üzerinde bir etkisi vardır
5.kutu: nasıl davranacağınızı belirtiniz
6.kutu:acımasız sert kişiler vardır.
soru 5: sergüzeşt romanındaki mekanlar
-mustafa efendinin evi
-yaşlı kadının evi
-satıldığı esircinin evi
-asaf paşanın konağı
-mısır
sergüzeşt romanındaki zaman:
-gece
-o sabah
romandaki mekanlar olayların yaşandığı yerler olarak geçmekte ve tasvirlerle anlatılmamaktadır.
zaman ise belirtildiği gibi yaklaşık olarak gösterilmekte ve her hangi bir ayrıntıya girilmemektedir.
soru 6: a :şemaya göre metindeki kişizaman ve mekan romandaki olyların kimler arasında ne zaman ve nerede yaşandığını göstermektedir.
b.romandaki kişi zaman ve mekan arasında herhangi bir uyumsuzluk söz konusu değildir.
soru7:metindeki temel çatışma esaret-hürriyet çatışmasıdır.
(7- Dilber Kafkasya�dan getirilmiş bir esir kızdır. Hürriyeti elinden alınmış bu masum kız Arap halayık Telavet tarafından sürekli dövülmektedir. Memleketini ve annesini özleyen dilber bir gece evden kaçmış yaşlı bir kadın tarafından baygın halde bulunmuştur. Yaşlı kadın acıyarak dilberi evine almıştır. Merhametli bir kadın olan bu yaşlı insan onu Mustafa Efendi�den satın alarak özgürlüğüne kavuşturmak ister. Ancak bu isteği geri çevrilir. Dilber tekrar eski evine getirilmiş sonra da birkaç kişiye daha satıldıktan sonra kendini Mısır�da bulmuştur.daha fazla esir hayatına dayanamayan kızcağız kendini Nil Nehrinin sularına bırakarak intihar etmiştir.)
1. Etkinlik:
Eser realizm akımın etkisinde yazılmıştır. Kişiler olay olay örgüsü ve mekan realist özellikler gösterirken yer yer romantizm akımının özellikleri d görülmektedir.
soru 8: a.romanın teması esaret meselesidir
b.sergüzeşt;serüvenmacera birinin başından gelip geçen şey anlamındadır.bu bakımdan dilberin macrasının anlatılması yönüyle paralellik göstermektedir.
soru 9 : sergüzeşt romanındaki toplumsal bir sorun olan esirlik ile esaretin günümüzle ilişkilendirmek mümkün değildir.
soru 10 :temanın aile hayatı etrafında gelişmesi toplumu oluşturan en küçük birimin aile olmasından aileyi etkileyen veya etkileyecek herhangi bir şeyin toplumuda etkileyeceği bilincinden kaynaklanmaktadır.
soru 11 : a.metinde tüm olaylardan haberdar her şeyi bilen ilahi bakış açısına sahip bir anlatıcı vardır
b.anlatıcı romandaki kişileri olayları ilahi bir bakış açısıyla anlatmıştır.
soru 12:a.romandA işlenen esaret meselesi toplumsal bir sorun olarak işlenmiş ve okuyucuyu bilgilendirmek amaçlanmıştır.
b.tanzimat dönemi romancıları halkı eğitmeyi amaçladıkları için toplumsal sorunları ahlaki değerleri işlemişlerdir.
soru 13: sergüzeşt romanı divan nesrine oranla daha sade bir dille kaleme alınmıştır.çünkü hitap edilen kitle halktır.
2.etkinlik
1.grup:ergüzeşt romanı işlediği esaret teması kullandığı dil ve roman türüü olması dolayısıyla döneminin sosyal ve edebi özelliklerini yansıtmaktadır.
2.grup:romandaki esir ticareti ve halayıklık yerli ve mahalli unsurlardır.bu özelliklerinden dolayı sergüzeşt romanı tarihi bir belge özelliği taşımaktadır.
soru 14 : a.kutulara sırasıyla;-dönemine uyarak sade bir dil kullanmıştır.
-batılı türlerde eser vermiştir.
-ingiliz ve fransız edebiyatlarını tanımıştır.
-romantizm ve realizmden etkilenmiştir.
-toplum sorunlarını işlemiştir.
b.sami paşazade sezai nin sergüzeşt adlı romanı işlediği esaret teması ve realizm etkilerinden dolayı tanzimat dönemi önemli eserleri arasındadır.

sayfa 61

2.metin
1.soru: a.metnin olay örgüsü şu şekildedir:
-canan ın satın alınması
-felatun bey in polin i ile birlikte olmaya başlaması
-can ın rakım a aşık olması
-rakım ın felatun ile karşılaşması
-rakım ın eve dönmesi
-jozefino nun rakım ın evine gelmesi
-felatun un mutasarrıf olması
-can ın iyileşip evlenmesi
-rakım ın canan la evlenmesi
b.yazarın romanda görüşlerini belirtmesi roman tekniği açısından büyük bir kusurdur.yine yazarın bu tarz müdahaleleri okuyucuyu eğitme amacı güttüğünden olay örgüsünün şekillendirilmesinde etkilidir.
soru 2:romandaki kahramanlar tanzimat döneminin sosyal gerçekliğine uygundur.o dönemdeki mirasyedi tiplerin batılı yaşam tarzını benimseyip romandaki gibi olaylarla karşılaşması mümkündür.
soru 3:metindeki kişiler (felatun rakım) belirli davranışlar sergileyen zihniyeti ve çevreyi temsil eden benzerleri başka metinlerde de bulunan tiplerdir.
karakter çözümleme tablosu
karakterin adı-felatun bey (yukarıdan aşağıya)
1.kutu:mirasyedi birisidir
2.kutu:mirasyedi uçarı olmaına sebep olmuştur
3.kutu:kendini bırakmıştır
4.kutu:yoktur
5.kutulaylar karşısında nasıl davranacağınızı belirtiniz.
6.kutu:mirasyedi kişiler vardır.
karakterin adı-rakım efendi (yukarıdan aşağıya)
1.kutu:çalışkan bir kişiliktir
2.kutu:kişiliğinin güçlenmesini sağlamıştır.
3.kutu: daha dikkatli davranmaktadır
4.kutu:can canan ve jozefino üzerinde etkisi vardır
5.kutu: olaylar karşısında nasıl davranacağınızı belirtiniz
6.kutu:çalışkan kişiler vardır
karakter adı-canan (yukarıdan aşağıya)
1.kutu:evgisini saklayan birisidir
2.kutu:özgürlüğü alınmıştır
3.kutu: çaresiz kalmaktadır.
4.kutu:etkisi yoktur
5.kutu: olaylar karşısında nasıl davranacağınızı belirtiniz
6.kutu:çaresiz kişiler vardır
karakter adı-jozefino (yukarıdan aşağıya)
1.kutu:dost canlısı birisidr
2.kutu:etkisi yoktur
3.kutu: olaylar karşısında belirli bir tavrı yoktur
4.kutu:etkisi yoktur
5.kutu: olaylar karşısında nasıl davranacağınızı belirtiniz
6.kutu:dost canlısı insanlar vardır

Soru 4:Fötür şapkalı olan(sol taraftaki)Batılı yaşamın temsilcisi Felatun
Fesli olan(sağ taraftaki)Geleneksel yaşamın temsilcisi Rakım
4.etkinlik
1.grup: romandaki mekanlar şunlardır:
-hendekbaşı
-rakım ın evi
romanda mekanlar tasvirlerle anlatılmamış sadece olayların geçtiği yerler olrak anılmıştır
2.grup:romanda akşam ikindi gibi ayrıntısız zaman ifade eden sözcükler kullanılmıştır.
romandaki mekan ve zaman arasında bir uyumsuzluk söz konusu değildir
Soru 5: Doğu batı çatışması tema:yanlış batılılaşma
Soru 6:Rakım Efendi ile Canan Romantizmi en iyi ifade eden kahramanlar.Rakım’ın geleneklerine Bağlı yapısı Canan’ın aşkı Romantizmle örtüşüt
Soru 7:Yanlış batılılaşmadır.Kendi milli kültürünü bırakıp Batıya körü körüne bağlı insanlar günümüzde mevcut
soru 8:yapmamışım
Soru 9:a.Okuyucuya bilg vermek amaçlanmış.İçermektedir
b.Roman halkı eğitmekonlara ders vermek için kullanılabilecek bir araçtır.Sanatta fayda ön plandadır.Romanın halka hitap etmesi sebebiyle konuşma dili unsurlarıyla sade bir dil kullanılmıştır.
11.Dönemin sosyal bir sorununu yansıtması romanın tarihi bir belge değeri taşımasını sağlar

12.a)Ahmet Mithat Efendi

-Tanzimat döneminin en önemli yazarıdır
-Toplumsal konuları işlemiştir
-Sade bir dil kullanmıştır
-Tanzimat döneminde en çok eser veren yazardır
-Genç edebiyatçıları etrafında toplamıştır
12.b)Halkı eğitmeyi amaçladığından sade bir dil kullanmış

Anlama yorumlama

1.Roman olmasısade bir dil kullanılması dönemiyle ilişkilendirilir
2.Aynı temayı işlemelerine rağmen eserlerin farklılığı;sanatçının kendi üslübuyla yazması
3.Sergüzeşt ve Felatun Bey ile Rakım Efendi romanları anlatmaya bağlı edebi metinler olması ve olay çevresiinde gelişmesi dolayısıyla destanmasalhalk hikayesi ve mesneviyle ilişkilendirilebilir
4.Destanmasalmesnevi mekan ve zaman özellikleri bakımından aynı
Hayali ve olağnüstü mekanlara sahipbelirsiz zaman ifadeleri var
Romanda ise:gerçekçi betimlenmiş mekanlarbelirli ve dolayla zaman ifadeleri
6.etkinlik
Teknik bakımdan zayıf hikaye ile roman arası biryere sahip.Dil sade.Roımanlarda amaçhalkı bilinçlendirmek ve eğitmek olduğundan sanatsal yönün geri planda kalmasına neden olmuş

ölçme ve değerlendirme
Y
D
D
2.-İlahi bakış açısı
-Romantizmrealizm
3.divan-masal yanıt-E
4.Destandaki mekanla romandaki mekanın ortak yönü yapıyı oluşturan unsur olmasıve olayların yaşandığı yeri göstermesidir
farklılık ise destanda olağnüstü mekanlar varken romandaki mekanlar gerçekçidir

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir